TÜRK BANKALARI VE 2007 KARLARI

18 Şubat 2008 Pazartesi


İş yaşamında başkasının kazandığı paraya kıskançlıkla bakmazsınız. Başarılı olup para kazananları sadece taktir edersiniz. Para kazananlar hakkında kötü konuşmak, eğer bu para ulusal yasalara ve uluslararası ahlâk kurallarına uygun bir biçimde kazanılmışsa, iş adamlarının yapmaması gereken bir iştir.
Kimsenin kazandığı parada gözümüz yok. Tanrı herkese daha da fazlasını versin! Ama eğer kazanılan para başkasının sırtından kazanılıyorsa, ya da başkasının para kazanmasını ve hatta yaşamasını engelliyorsa, o zaman yukarıdaki kuralı bozmalıyız.
2007 yılında bankaların elde ettiği karlar açıklanmaya başlandı. Garanti Bankası 2.4 milyar YTL (2 milyar dolar); Akbank 2 milyar YTL, Türkiye İş Bankası da 1.7 milyar YTL kâr elde etmişler. Ama bankacılık sektöründeki kâr sadece en büyük bankalarla sınırlı değil. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan verilere göre, 2007 yılında Türkiye'de bankalar toplam 14.9 milyar YTL (12 milyar dolar) kâr elde etmişler. Bu kâr, geçen yıla göre tam yüzde 150'lik bir artışı ifade ediyor. Çünkü 2006 yılı sonunda Türkiye'de bankacılık sisteminin toplam kârı 5.9 milyar YTL imiş.
Yazının başında da yazdık ya, iş yaşamında başkasının kârına bakıp kıskançlık duyulmaz. " Aferin adamlara, iyi çalışmışlar ve kazanmışlar" denir. Taktir etmekten başka bir şey yapmak ayıptır. Yine de biz bugün, bu davranışın tersini yapacağız. Çünkü 2007 yılında Türk bankalarının elde ettiği bu kârların ardında bazı dengesizlikler bulunmaktadır:

- Çok değil daha 2001 yılında (yani beş yıl önce), nerede ise tamamı batma noktasına gelen Türk bankaları, nasıl olmuştur da, hem de Batı dünyası bankacılık sisteminin milyar dolarları aşan zararları ettiği bir yılda, bu kadar kâr elde edebilmiştir?
- Peki bu kâr artışı başka sektörlerde de var mıdır ? Yani sanayide durum nedir ? Diğer hizmetlerde durum nedir?
- Görülen o ki, ne sanayide, ne de diğer hizmet alanlarında bankaların sağladığı türde bir kâr artışı olmamıştır. Yani Türkiye ekonomisinde, izlenen makro ekonomik politika nedeni ile çok çarpıcı bir gelir dağılımı değişimi yaşanmıştır.
- Türk bankaları bu başarıyı sadece ve sadece izlenen yüksek reel faiz politikası sayesinde elde etmişlerdir. Evet, bir miktar verimlilik artışı da sağlanmıştır ama kârın asıl nedeni ve belki de tek nedeni, yüksek reel faizdir.
- Bankaları "abat eden" yüksek reel faiz, ekonominin bir diğer bölümünü ise tamamen "tarumar etmektedir." Türkiye'de imalat sanayinde üretim yapmak nerede ise olanaksız hale gelmektedir. Yüksek reel faiz nedeni ile proje gerçekleştirmek çok zorlaşmıştır.
- İşin daha da kötü yanı, bankalarımızın değerli yöneticileri, bu başarıyı kendi kişisel başarıları sanmakta ve kamuoyuna da böyle bir sunuş yapmaktadırlar. Türkiye borsasının son bir ayda param parça olduğu, dünyada ciddi anlamda finansal çalkantı olduğu, bu çalkantının kaynak bulunması sorunu olarak yarın ya da öbür gün Türkiye'ye de geleceği göz ardı edilmektedir.
- Ekonomilerde eğer sektörler arasında uçurumlara varan dengesizlikler oluşursa, birileri her gün bayram yaparken (yani karlarına kar katarken) diğerleri yaşam savaşımı veriyorsa (yani her gün uluslararası rekabet güçlerini yitiriyorlar ve kârlılıkları azalıyorsa), bu denge çok fazla sürdürülemez.
2007 yılı bankacılık kârlarını görünce sanırım aklı başında herkes Türkiye'de neden bir "yüksek reel faiz lobisi" olduğunu çok daha iyi anlamıştır. Merkez Bankası görevini yapmış ve reel faizleri ısrarla dünyanın en yüksek faizi düzeyinde tutarak ekonomide oluşan bu dengesizliğe yol açmıştır.
Referans

0 yorum: