Takım ruhu, verimlilik, daha fazla satış, daha iyi müşteri ilişkileri, daha başarılı pazarlama stratejileri… Yoğun rekabet kurumları her geçen gün daha iyi olmaya zorluyor. Kurumlar da çalışanlarını. Daha iyi olmak için mevcut yetkinlikleri geliştirmek, yenilerini kazanmak gerekiyor. Tam bu noktada eğitim firmaları kurumların imdadına yetişiyor.
Gün geçtikçe çeşitlenen eğitimlerle kurumların farklı ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan eğitim firmalarından biri de Pozitif Performans Enstitüsü. Hem bireylere hem de kurumlara hizmet veren enstitü, 10. yaşını yeni projesi F34 ile kutluyor. ‘Oyunla öğrenme’ fikrine dayanan, Formula 1 ile sınıf içi eğitimi birleştiren F34’ü Pozitif Performas Enstitüsü’nün kurucusu, psikolog Adalet Bağdu ile konuştuk…
F34 projesi nasıl ortaya çıktı?
İnsan kaynakları departmanları artık sınıf içi ve outdoor eğitimlerle çalışanlarının düşüncelerini, davranışlarını değiştiremeyeceğine inanmaya başladı. Ben de bir danışman, terapist olarak “Ne yapmalıyız” sorusu üzerine düşündüm. F34 projesi böyle doğdu.
Çocukken hepimiz oyun oynayarak hızlı şekilde öğreniyorduk. Bugünün bilinçli ebeveynlerinin, okullarının öğretme tekniğinin altında da çocuklara oyunla deneyim kazandırmak yatıyor. Neden oyunla eğitim? Yaşımız kaç olursa olsun oyun oynarken, bilgiyi sorgulayan, filtrelerden geçiren aklımız meşgul oluyor. Öğrenmede hızlı olan bilinçaltımız ise açık oluyor. Yani bizler mantık kısmını oyunla oyalarken bilinçaltımız mesajları dolaylı şekilde alarak hızlı öğrenmeyi sağlıyor. Çocuklara yeni bir düşünce, davranış kazandırılması için kullanılan ikinci güzel teknik de masallardır. “Oyun ve masalı iş dünyasına nasıl uyarlayabiliriz” diye düşündüm. Oyuncakları büyütme fikri geldi aklıma. Böylece oyuncaklarımız Formula 1 araçları oldu.
Çocukken hepimiz oyun oynayarak hızlı şekilde öğreniyorduk. Bugünün bilinçli ebeveynlerinin, okullarının öğretme tekniğinin altında da çocuklara oyunla deneyim kazandırmak yatıyor. Neden oyunla eğitim? Yaşımız kaç olursa olsun oyun oynarken, bilgiyi sorgulayan, filtrelerden geçiren aklımız meşgul oluyor. Öğrenmede hızlı olan bilinçaltımız ise açık oluyor. Yani bizler mantık kısmını oyunla oyalarken bilinçaltımız mesajları dolaylı şekilde alarak hızlı öğrenmeyi sağlıyor. Çocuklara yeni bir düşünce, davranış kazandırılması için kullanılan ikinci güzel teknik de masallardır. “Oyun ve masalı iş dünyasına nasıl uyarlayabiliriz” diye düşündüm. Oyuncakları büyütme fikri geldi aklıma. Böylece oyuncaklarımız Formula 1 araçları oldu.
Neden Formula 1?
Bugünün dünyasında, cinsiyet gözetmeksizin çoğu genç Formula 1 yarışlarını çok sevdi. Biz de çalışanları Formula 1 araçlarıyla yarıştırıp arkasından da şirketlerin istediği hedefleri onlara eğitimlerle kazandırmayı amaçladık.
Bunu nasıl yapıyorsunuz?
F34 projesine örnek olarak Bilişim şirketi Arena’nın satışçıları için gerçekleştirdiğimiz eğitimi verebilirim. Arena’nın bize koyduğu hedef satışçılarının hızının artması ve daha fazla satış yapmasıydı. 300 satışçıyı alıp Speedcity’ye götürdük. Yaklaşık 1,5 saatlik teknik eğitimden geçtikten sonra 10’ar kişilik takımlar halinde yarıştılar. Burada aldıkları puanlarla şirketlerine gidip daha fazla satış yapmak için ekip olarak yarıştılar. Buradan da puan aldılar. Hem yarıştan hem de satıştan aldıkları puanlar toplanınca Arena’nın en hızlı satışçıları belli oldu. Formula 1 yarışlarındaki gibi kutlamalar yapıldı. İlk 3’e girenlere madalya verildi.
Formula 1 yarışlarında en iyi satışçı ödülü almak insanları çok mutlu ediyor. Böylece çok eğlendirici bir etkinlikle insanlar farkında olmadan hedefe kilitlenmiş oluyor.
Formula 1 yarışlarında en iyi satışçı ödülü almak insanları çok mutlu ediyor. Böylece çok eğlendirici bir etkinlikle insanlar farkında olmadan hedefe kilitlenmiş oluyor.
F34’te klasik sınıf içi eğitim de var mı?
Tabii, oyundan sonra şirketin bizden istediği hedefe göre bir eğitim yapıyoruz.
Peki F34’ün bugüne kadar verilen yetkinlik bazlı eğitimlerden farkı ne?
Eğitime gelen insanlar bunu bir görev, firma için yapılacak bir şey olarak görüyor. Ama eğitimin kendisi Formula 1 olunca insanlarda “Ben yarışa gidiyorum” düşüncesi oluyor. Böylece çalışanlar klasik eğitim ortamından uzaklaşıyor. Birinci fark bu. İkincisi, insanların zihninin bilinçli tarafında Formula 1 yarışı olduğundan, eğitimi aldıktan sonra şirket için çalışıyor gibi olmuyorlar. En hızlı olmak, madalyayı almak için yarışıyorlar. Ancak biz, eğitimlerle şirketin hedefini vermiş oluyoruz. Yani bilinci bilinçaltıyla kapatıyoruz. Böylece ölçülebilir bir hedefle şirketler katılımcılarını çok daha hızlı sonuca götürüyor.
Oylum Çağan
kaynak : www.insankaynakları.com
1 yorum:
Çok güzel bir proje ve ilk kes duydum sağol İbrahim paylaşım için Önmere mail attım okusun oda sevgiler
Yorum Gönder