Şirketlerin Küreselleşmeye Uyum Süreci

30 Ocak 2008 Çarşamba

Küreselleşen ve değişimin artık fark edilmeyecek derecede bütünleşen dünyanın dışında kalmamak, sürekli büyüyen ve gelişen pazardan ya da dünya ticaretinden pay alabilmek için fırsat ve avantajlardan yararlanmak, ülkeler için öncelikli amaçlardan biri olmuştur. Küreselleşen dünya ile modifikasyonda ve dış pazarlara açılmada `küçük ve orta büyüklükteki işletmeler` her zaman ön plana çıkmaktadır....
Küreselleşen ve değişimin artık fark edilmeyecek derecede bütünleşen dünyanın dışında kalmamak, sürekli büyüyen ve gelişen pazardan ya da dünya ticaretinden pay alabilmek için fırsat ve avantajlardan yararlanmak, ülkeler için öncelikli amaçlardan biri olmuştur. Küreselleşen dünya ile modifikasyonda ve dış pazarlara açılmada `küçük ve orta büyüklükteki işletmeler` her zaman ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle KOBİ`lerin diğer işletmelerden farklı ve çeşitli birçok özellikleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşidi sağlamaktadırlar. Marjinal istihdam yaratma olanakları diğer işletmelere göre daha fazladır, böylece kurumsal işletmelere göre daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkanı yaratırlar. Talep değişikliklerine ve çeşitliliklerine daha kolay uyum gösterirler. Olanak yaratıldığı takdirde esneklikleri nedeniyle teknolojik gelişmelere daha yatkın ve bölgeler arası ve yerel kalkınmada dengelerin bozulmasını önleyici rol oynarlar. Gelir dağılımına olumlu etkileri olup, kişisel tasarrufları teşvik eder, yönlendirir ve hareketlendirirler. Büyük sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısıdırlar. Politik ve sosyal sistemlerin denge ve istikrar unsuru olup, demokratik toplumun ve liberal ekonominin ana unsurlarından biridir. Sanayi Devriminin başladığı 18.Yüzyıl`ın ikinci yarısından, değişimin ve gelişimin sürdüğü 1970`li yılların başlarına kadar devam eden süreçte sosyal, ekonomik, politik ve özellikle üretim teknolojisindeki hızlı değişimler işletmeleri başta finansman ve insan kaynağı olmak üzere çeşitli rekabet sorunlarıyla karşı karşıya bırakmıştır. Dünya genelinde yaşanan bu gelişmeler, işletme ölçeklerinin esneklik gücünün yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmiştir. Özellikle iletişim, teknoloji gibi alanlardaki değişme ve gelişme sürecinde büyük ölçekli kurumsal işletmelerin uyumda zorlanması, ekonomik ve siyasi konjonktürdeki değişmeler karşısında hareket kabiliyetlerinin sınırlı olması ile kurumsal işletmelerin `ekonomik gelişmenin motoru olduğu` düşüncesi yavaş yavaş önemini kaybetmiş, başarılı yenilikler yapmada üstün sayılan ve mülkiyetin tabana yayılmasına, sosyal yapıdaki istikrarın ve demokratik sürekliliğin sağlanmasına büyük katkısı olduğu vurgulanan `küçük ve orta ölçekli işletmeler`in önem kazanmasına neden olmuştur. Çünkü serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde, gerek ulusal pazarlarda gerekse uluslar arası pazarlarda etkin bir rekabetin sürdürülmesine büyük katkısı olan KOBİ`ler endüstriyel yapının vazgeçilmez bir parçası olmaktadırlar. Avrupa Birliği`nde Yer Alan KOBİ`ler Küçük ve orta büyülükteki işletmeler (KOBİ) tüm dünyada ülke ekonomileri için önemli bir yere sahiptir. Avrupa Birliği içinde KOBİ`lerin toplam firma sayısı içindeki oranı %99,8, toplam istihdam içindeki payı %60 ve yaratılan katma değer oranı ise %60 oranındadır. Diğer taraftan yeni teknolojilerin dünya ekonomik büyümesindeki etkisinin yeni kullanılan teknolojilerin uygulamasında önemli bir katalizör etkiye sahip olduğunu görmekteyiz. Teknolojik gelişmelerin ana nedeninin araştırma-geliştirmenin (AR-GE) yenilikçi, farklı olmak ile ilişkili olarak KOBİ`lerin sınıflandırmasına baktığımıza; araştırma yapabilen KOBİ oranı %5, dışarıya araştırma yapan KOBİ oranı %25-35, yenilikleri bünyesinde modifike edebilen KOBİ oranı %10-20, yenilikçi olmayan ve iç bünyesine kapanık KOBİ oranı %50 seviyelerinde olduğu görülmektedir. Türkiye`de ise KOBİ`lerin tüm işletmelere oranı ve istihdam düzeylerdeki rakamlar benzerlik gösterse de `yaratılan katma değer`; Avrupa Birliği`ndeki KOBİ`lere göre düşük seviyedir. Ülke ekonomisindeki yeri ve önemi açısından, işyeri sayısı, çalışanlar sayısı ve katma değer olmak üzere üç önemli göstergeye bakıldığında KOBİ`lerin gerek sosyal, gerekse ekonomik açıdan önemli bir yer işgal ettiği görülmektedir.


- Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin % 99.5`ini oluşturmaktadır. - İmalat sanayindeki istihdamın % 61.1 KOBİ`lerde yer almaktadır. - Yaratılan katma değerde ise KOBİ`lerin payı % 27.3`tür.
Rakamlardan da görüldüğü gibi istihdamın % 61.1`ini sağlayan KOBİ`ler, katma değerde ancak % 27.3`lük bir oran yakalayabilmektedirler. Bunun anlamı bu işletmelerin verimsiz çalışan işletmeler olduğudur. Benzer oranları teknolojik gelişme ölçütü olarak `toplam faktör verimliliği` karşılaştırmalarında da görmek mümkündür. Düşük teknoloji sanayilerinde bile ABD verimliliği 100 birim olarak kabul edildiğinde, Türkiye`deki oran ABD`nin %30`u, Kore`de %70`i, Almanya`da %140`ı seviyesindedir. Tüm bu veriler gözönüne alındığında genel olarak ülkemizdeki KOBİ`lerin yapı itibariyle teknoloji odaklı olmayan, düşük katma değer yaratabilen işletmeler olduğu görülmektedir. KOBİ`lerin araştırma, verimlilik ve teknoloji geliştirme odaklı çalışmalarını yoğunlaştırmaları ve bunları sağladıkları oranda ileri teknoloji ile buluşabileceklerinin anlaşılması gerekmektedir. Bu nedenle de teknolojik gelişme ölçüsü yüksek KOBİ`ler yaratmak için bunu destekleyecek sistemlerin tasarlanması büyük önem taşımaktadır. KOBİ`lerin özelliklerinden kaynaklanan tüm bu avantajlarına rağmen ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısında çok önemli yerleri olmasına rağmen, birçok sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların başında finansman sorunları başta olmak üzere şu şekilde sıralayabilirim.
- Banka ve benzeri kredi kuruluşlarından kredi temininde güçlük çekmektedirler. Bankaların kredilerden aldıkları pay %9 civarındadır. Bu doğrultuda özellikle özel ticari bankalar bu segmenteki pazar payını geç de olsa fark etmişler ve son 3 yılda bu oran %3`lerden %9 seviyelerine çıkmıştır.- Teşviklerden hemen hemen hiç yararlanamamaktadırlar. - Diğer finansman araçlarından yeterince yararlanamamaktadırlar. - Teknolojik düzeyleri genellikle düşüktür. - Yurtiçi ve yurtdışı teknik ve ticari gelişmeleri izleyememektedirler. - Kalifiye eleman sıkıntısı çekmektedirler. ,- Gümrük Birliği şartlarında rekabet güçlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duymaktadırlar.
KOBİ`ler faaliyetlerini öncelikli olarak özkaynaklarıyla finanse etmekte, yeterli olmayan durumlarda ticari bankaları kullanmaktadır. Diğer finansman araçlarını ise göreceli olarak daha az tercih etmektedirler. KOBİ`ler işletme faaliyetleri sırasında en çok finansman sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar. Bu finansman sorunlarının temelinde KOBİ`lerin özsermaye yapılarının zayıflığı yatmaktadır. Bağımsız derecelendirme kuruluşları ile bankalar tarafından derecelendirmeye tabi tutulacak olan KOBİ`lerin değerlendirilecek olan özelliklerinin en başında sahip olduğu `işletme sermayesi` gelmektedir. Güçlü sermaye yapısına sahip KOBİ`lere verilen kredilerin maliyetleri diğer KOBİ`lere verilen kredilerle karşılaştırıldığında daha düşük olacaktır. Bu yapı doğal olarak güçlü sermayeli KOBİ`lere avantaj sağlayacaktır. Yaşanan sermaye sorunlarıyla birlikte KOBİ`lerin yöneticilerinin finansman bilgilerinin yeterli olmaması ve bu konuda yetişmiş elemanlar istihdam edilmemesi de sorunu derinleştirmektedir. KOBİ`lerin hemen hepsinde sahip yöneticiler teknik kökenli olduğundan, finansman ve muhasebe konusunda çok az bilgiye sahiptirler. Bu tür bilgileri, uzman kişilerden sağlama imkanları da sınırlı olmaktadır. Ekonomik Kalkınma Yazımın giriş kısmında belirttiğim küreselleşme süreci; değişen yerel üretim sistemleri ile birlikte işletmelerin benimsediği politikalar, bölgelerin, ekonominin ve ekonomik kalkınmanın odak noktası haline gelmesi yaklaşımlarına hız kazandırmıştır. Bölgelerin ekonomik kalkınmasının lokomotifi KOBİ`lerin iktisadi faaliyetlerinin sosyal yapılarla içi çeliğini sağlayan yaklaşımlar, bölgesel ölçeklerde yer alan etkileşimlerin oluşturduğu ekonomik yapının küresel pazarlarda rekabet edebilmekteki yaşamsal önemini vurgular. Ekonomik kalkınma kapsamında hızlı değişmelerin yaşandığı günümüzde bölgelerin ekonomik ve politik düzeyde yeniden önem kazandığı bir gerçektir. Ve son söz; ilkeleriyle bize yol göstermeye devam eden Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk diyor ki: `Ekonomik kalkınma, Türkiye`nin, hür, bağımsız, her zaman daha güçlü ve her zaman daha müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemiğidir. Türkiye bu kalkınmada, iki büyük güç kaynağına dayanmaktadır. Toprağımızın iklimi, zenginlikleri ve başlı başına bir varlık olan coğrafi durumu ve bir de Türk Milletinin silah kadar, makine de tutmaya yaraşan güçlü eli ve milli olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda tarihin akışını değiştiren, kahramanlıklar ortaya çıkaran yüksek sosyal benlik duygusu...`
Emrah Ceylan/ekonometri

0 yorum: