İşinizi Yeni Baştan Yaratın

15 Ocak 2008 Salı

Prof. Dr. Arman Kırım benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de "İnovasyon" kavramına en fazla kafa yormuş bu alandaki en eski ve en son yayınlara imza atmış, bu kavramı şirketlerin iş süreçlerine eklemleyerek hayata sokmuş bir akademisyen. Dolayısıyla inovasyon kavramına sadece bir akademisyen kuramcılığı içinde değil, aynı zamanda bir işadamı, bir profesyonel yaklaşımıyla uygulayıcı olarak da sahip çıkmış. Hobisi olan Türk mutfağını uluslararası pazara taşıyabilmek adına geleneksel yemek pişirme süreçlerini inovatif bakış açısıyla yeniden yorumlamayı kafaya takmış biri. Aynı zamanda Hürriyet gazetesinde yazdığı yazılarla yenilikçi mutfak örneklerini paylaşarak meraklı okurun zihninde keyifli boyutlar yaratan biri.

Son kitabı "İnnovasyon Para Kazandıran Yenilikçilik" adlı 5 kitapçıktan oluşan set, iş dünyası tarafından dikkatle okunmalıdır. İş dünyasından kastım yönetim kurulu üyeleri, patronlar, CEO’lar değil sadece, orta ve ara yöneticiler, işyerinde vazgeçilmez olmayı hedefleyen gençler, kısaca iş hayatında iddiası olan, adının başarı ile birlikte anılmasını isteyen her düzeydeki profesyoneller.
Her bir kitapçıkta iş dünyasında uygulanabilecek farklı inovatif yaklaşımlar özetlenmiş. Alt Pazar, Deneyim, İş Modeli ve Süreç İnovasyonu olmak üzere 4 temel ticari yenilikçilik alanından söz ediliyor. Amerikancı bir yaklaşımla yani, soru cevaplarla, gündelik dille, bol örneklemelerle yazılmış kitapçıklar. İş modeli İnovasyonu başlıklı kitapçıktan küçük bir alıntıyla sözümüzü sonlayalım: "İş modeli inovasyonu, değer zincirini farklı ve sektörde daha önce olmayan bir şekilde tasarlamakla ilgili bir şeydir. Bu da elbette değer zinciri içindeki farklı etkinliklerin her birinde çarpıcı yenilikler yapmak ve hatta bazen de tüm değer zincirini yeniden tanımlamakla mümkündür. İnovasyon moda değildir. Tam tersine yaşamsal bir gerekliliktir. Zaten işin aslına bakarsanız, tüm iş dünyası tarihi boyunca başarılı olmuş şirketler ve ülkeler, hep inovasyon yetenekleri sayesinde başarılı olmuşlardır. Şimdi şirketlerin inovasyonu için Ar-Ge şart değil. Yararlı, bazen gerekli ama şart değil. Şimdi artık kafa çalıştırmak ve kimsenin düşünmediği parlak iş modeli fikirlerini bulmak suretiyle dünya pazarlarında dünya devleriyle yarışabilmek mümkün."
Sivil Topluma İnancımızı Güçlendirelim
Türkiye’de yaşanan pek çok olumsuzluk ve akıldışılık, olumlu gelişmeleri görmeye engel olmamalı. Demokrasiyi içselleştirmek, yerleşikleştirmek ve acemisi olduğumuz bu çarkı çevirmek konusunda yabana atılmaması gereken bilinçli çabalar da söz konusu. Toplumsal hatalara, sorunlara, travmalara yine toplumun kendi sivil yapılarıyla direnç, tepki, eleştiri geliştirmeye başladık. Bunlar gerçekten anlamlı ve önemli dönüşümlerin göstergesi. İşte bu fasıldan bir gelişme geçen günlerde reklamcılık sektöründe yaşandı. Toplumca şikâyet edegeldiğimiz, televizyonlarda şiddeti destekleyen yayınlar ve bu yayınlardan beslenen bir toplumsal lezyona karşı, Reklamcılar Derneği Yönetimi şiddet içerikli televizyon yayınlarına reklam ambargosu uygulanabileceği yönünde açıklamalar yaptılar. Hayli olgun bir tutum. Daha da sevindirici gelişme bu açıklamanın ardından iş dünyası diğer bir deyişle reklamveren temsilcilerinden gelen destek oldu. Başta Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü olmak üzere Ülker, Doğuş, Renault MAİS, Hyundai Assan gibi dev şirketler şiddet içerikli televizyon programlarının şirketlerce verilen reklamlarla desteklenmemesi, toplumsal sorumluluğun bu tutumu engellemesi gerektiği yönünde açıklamalar yaptılar.

Atılan bu adımlardan bir ileri aşamada daha somut sonuçlar bekliyoruz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ince ama keskin bir hat var ki o da şiddetle baş edelim derken yaratıcılıkla mücadele eder konuma düşmemek. Evet cidden zor bir konum ama demokrasinin kolay bir rejim olduğu da herhalde düşünülmüyor.
Jean Baudrılard’ı Soldan Sağa Okumak
İletişim danışmanlığı öyle bir iştir ki neredeyse her şeyden anlamak gibi tuhaf bir iddia barındırır, dünyada olup biteni yakından izlemeyi, gündelik bilgiyi yakından takip etmeyi gerektirir. Bu aslında dipsiz bir kuyuda yolunu bulmayı üstelik daha da önemlisi başkalarına yol buldurmayı gerektiren ağır bir süreçtir. Markaları, kurumları konumlandırırken tüm bu enformasyonları zamanında yakalamak ve doğru yorumlayabilmek durumda kalırsınız. Bu hummalı süreçte aslında en çok ihtiyacınız olan şey yani bilgi ise sıkça elinizden kaçıp gidebilir. Bilgiyle pek arası hoş olmayan bir toplum ve çağda iletişim danışmanını işi katmerli zorlaşır.
Filozof ve toplumbilimci Jean Baudrillard, iletişimciler için gerçek bir bilgi kaynağıydı. Üretken, atak ve ne şanstır ki Türkçeye de bolca çevrilmiş bir yazardı. Simülasyon kuramı olarak anılan bir kuram geliştirdi. "Kitlelerin zihniyeti", "öteki", "baştan çıkarma", "medya gibi konular üzerine düşündü. Tüketicinin, reklam, iletişim, medya vb. yollarla aldatılmasını göz boyayıcı bir oyun ve hem üretimi hem de tüketicinin isteğini tehdit eden bir öğe olarak yorumladı. Medyanın gerçeğin ta kendisi olduğunu iddia etti. Algının gerçeğin yerini almaya başladığı, algı yönetiminin hızla büyüyen bir sektör-pazar halini aldığı günümüzde Jean Baudrillard’ın özellikle iletişim danışmanları tarafından sadece sağdan sola değil soldan sağ dokunmasında yarar var diye düşünüyorum.
Kaynak: Referans Gazetesi

0 yorum: