Türk Girişimcisi Nasıl Başarılı Olur?
Önümüzdeki 5 yıl Türkiye’nin en hızlı değişim dönemi olacak. İşte fütüroloji (gelecek bilimi) gözlüğünden öne çıkacak bazı girişim fırsatlarının kısa satırbaşları...
Pazarlama ve iş geliştirme konusunun sayılı uzmanlardan Amerikalı Stephen R. Covey’in Einstein’ın sözünden yola çıkarak geliştirdiği bir kuram var. Einstein’dan naklen şöyle diyor: "Karşınıza çıkan imkânları hep aynı düşünce çizgisinde kalarak göremezsiniz!" Ve şöyle devam ediyor: "Bir şeyler hakkında hüküm verirken elinizdeki veriler yeterli olmayabilir, uzağı net olarak görüp hüküm vermek için önce zihin haritanızı değiştirmeniz lazım!"
İşte bu kısa değerlendirmeye "Covey’in Paradigma Kuramı" deniyor. Malum "paradigma" birbirini izleyen değerler silsilesi demek... Bu görüş, işe yeni aşina olan bir girişimcinin kulağına küpe olması gereken bazı sırlar taşıyor. Türk girişimcisi çevresel alışkanlıklar ve kuşku sendromundan mıdır nedir bilinmez geleceğe daima korkarak bakıyor. Yada olayın tam tersi oluyor; kişi çevresinde "tuttuğunu" gördüğü bir işe anında saldırıyor. Düşünce şablonu genellikle aynı: Bir iş başarılı olduysa ben de başarılı olurum! Tutan iş batmaz yargısı öne geçiyor hemen, endişenin yerini pansuman niyetine güven duygusu sarıyor... Domates biraz para edince işte bu yüzden herkes domates ekiyor... Küçük yatırımcılardan biri borsadan kazanınca herkes borsaya yöneliyor... Biri tabladaki simidi fast-food mekânına taşıyınca herkes uzman simitçiliğe soyunuyor...
Örnekleri Yüzlerce
Dış ticarette de aynen böyle; kim ki tekstil ihracatından para kazanıyor, cümle alem tekstil ihracatçısı kesiliyor. Bu taklit sürecinde öğrenim, kültür, tecrübe işe yaramıyor; işadamından serbest mesleğe; çiftçisinden maaşlı memura kadar herkes aynı düşünceyi paylaşıyor: İş tuttuğuna göre en iyi para bu sahada olmalı! Gerçekten de koşullanmanın getirdiği önyargılarla hareket edildiği zaman görüş açısı kısıtlanıyor, dar bir pencereden bakılıyor dünyaya. Bir başkasının başarılı girişimi sürekli fırsat gibi görünüyor insana. Oysa "fırsat" dediğimiz şey bakış açısının genişliğine ve içinizdeki gözün görme yeteneğine bağlı.
Kimi için sıradan olan şeyler bir başkası için müthiş bir fırsat olabiliyor aslında. Sorunların içinde yitip gitmeden, iç sesinizi dinleyip neyin "fırsat" neyin "sıradan" olduğuna karar vermeniz önce "ilham" yeteneğinizin gelişmesine bağlı. Böylece "ilham" dediğimiz perinin fısıltılarını duyup yeni çağrışımlar yarattığınız anda ilk olmanın ayrıcalığını yaşamaya başlıyorsunuz kimseye benzemeden.
Geleceği kişiselleştirerek görmeyi beceren bu türden insanları hemen alkışlamak lazım aslında... Taklitçi olmayanların sayısı arttıkça fırsat dünyasına bakışımız değişiyor, kimi korku ve koşullanmalarımız kendiliğinden yok oluyor. Yeniden Stephen R. Covey’e dönecek; insanın kalp, beden, zihin ve ruhtan ibaret bir varlık olduğunu teslim etmem gerekiyor. Tüm mesele olayları bu boyutların içinde seyrederek stratejik bir vizyonla ele almaktan geçiyor. Böylece sıradan ve sıradan olmayan iki insan tipi ortaya çıkıyor. Sıradan olanlar korku duyan taklitçiler. Sıradan olmayanlar ise düşüncelerini renklendirip hayal dünyasını genişleten yenilikçi insanlar... Bakınız Mr. Covey ne diyor bu konuda: "Düşündüklerimiz ve yaptıklarımızın kapsamı, farkına varamadıklarımızla sınırlanır. Farkına varamadığımız şeyin farkına varamadığımız için de değişmek için yapabileceğimiz pek bir şey yoktur; ta ki farkında varamamanın düşüncelerimizi ve eylemlerimizi nasıl biçimlendirdiğinin farkına varana kadar..." Evet, epey uzun ve karışık bir cümle! Ama içindeki gerçekler tercüme edilirse konumuzla örtüştüğü görülüyor. Uzmanlar biraz da Covey’den esinlenip girişimciliğin zihin haritasını onun gibi 7 bölüme indirgiyorlar:
>>"Proaktif ol, strateji geliştir, olası krizler için dosyalarını şimdiden hazırla!"
>>İşe ufku görerek başla, sisleri dağıt, görüş alanını netleştir!”
>>“Daima kazanmayı ve kar etmeyi amaçla. Boş uğraşılarla vakit geçirme!”
>>"Yapacağın işin felsefesini, etiğini, teknik yönlerini araştır ve sonuçları anlayıp sindirmeye çalış."
>>"İşin sırlarını kendinde tut. Fakat ekibini de oluşturmakta gecikme ve onları kendi kişisel hedeflerine yönlendir."
>>"Zorlu bir rekabete hazır ol! Rekabet planlarını önceden yap. Asla geri dönme!"
Kaynak: Para Dergisi/Nur Demirok
0 yorum:
Yorum Gönder