Farklı Bir Girişim Seçeneği

26 Şubat 2008 Salı

Dünyaya paralel olarak Türkiye'de de hızla büyüyen organik pazarı, tekstilden oyuncağa, kozmetiğe kadar çok geniş bir alanda girişim fırsatı sunuyor. Başarı ise mevcut ürünler yerine farklı bir geliştirmekte yatıyor.
Yaprak sarma, mor fesleğen, mercimek, midye, dudak kremi ya da tişört. Dünyada 20 milyar dolarlık bir pazar olanağı yaratan organik tarımda girişimciler için artık sadece bitkisel ürünlerde değil çok farklı alanlarda fırsat var. Türkiye'de de hızla büyüyen pazarda üreticiliğin yanı sıra ithalat -ihracat kanalında yer almak, dağıtım ve pazarlamaya odaklanmak, sözleşmeli çiftçilerle büyük çaplı tedarikçilerin arasına katılmak mümkün. Pazarda etkin olmanın püf noktası ise pazara farklı ve işlenmiş ürün çeşidi sunmaktan geçiyor.
Dünyada hızla yaygınlaşan organik tarım, 120 ülkede 2006 yılı itibariyle 623 bin üretici tarafından yapılıyor. Türkiye'de ise 8 ürün ile İzmir merkezli başlayan organik tarım, bugün 50 ilde 200'ün üzerinde ürünle gerçekleşiyor.
1996'da organik tarıma başlayan Türkiye'de pazar son 10 yılda yüzde 30 büyürken ihracat 100 milyon dolara, iç pazar ise 20 milyon dolara ulaştı. Bu işle uğraşanların sayısı da 15 bine yaklaştı.
Ekoloji Market’in kurucusu Selçuk Uysal da bu üreticilerden biri. Organik ürün pazarındaki fırsatı görüp 2000 yılında üretime geçen Uysal, başlangıcı organik meyve suları ve baharatlarla yapmış. Şimdi bakliyattan makarnaya, baharattan kuru meyvelere ve salçaya kadar 120 çeşit organik ürünle piyasada. Uysal bu ürünlerin tümünü kendisi üretmiyor. Güneydoğu ve Karadeniz bölgesindeki 6 sözleşmeli üreticiden oluşan bir tedarik ağı var.
Organik tarıma paranız varsa girin
Pazara girmek isteyen girişimcilere, mevcut ürünlere odaklı bir hedef yerine yeni ve farklı ürünlere yönelmeleri önerisinde bulunan Uysal, “Salça, makarna hatta organik yaprak sarma gibi işlenmiş ve katma değeri yüksek ürünler üretsinler. Bunun hepsini kendileri üretmek zorunda değiller. Sözleşmeli üreticilerle eğitime dayalı sıkı bir iletişim kursunlar ve onları pazarın ihtiyaç duyduğu ürünlere yönlendirsinler” diyor.
Girişimciler için bir diğer önerisi sermayenin geri dönüşüyle ilgili. Selçuk Uysal, “Başlangıç için en az 10 dönümde 5 tonluk üretim gücüyle pazara girmek yeterli olabilir. Ama paranız varsa organik pazara girin, çünkü koyduğunuz sermayenin geri dönüşü en az 3 yılı alır” uyarısında bulunuyor. Uysal, üretimin organik ürün sertifikası alabilmesi için 3 yıllık bir süre gerektiğini vurguluyor.
Organik ürün tedarikçisi olmak elbette pazarda yer bulmak için yeterli değil. Ürünlerin piyasadaki raflara çıkabilmesi için satış noktalarıyla temasa geçilmesi ve ürün çeşitlerinin tanıtılması gerektiğini anlatan Uysal, “Ben kapı kapı dolaşıp ürünlerimi ve kendimi anlattım. Organik ürün dükkanları, aktarlar ve marketlerle görüştüm. Bu iletişimi bir kez kurduğunuzda zaten satış zinciri kendiliğinden oluşmaya başlıyor” diye konuşuyor.
Kozmetik büyük fırsat
Nesrin Barlas ise organik kozmetik ürün pazarında faaliyet gösteriyor. Alman markası Logana'yı ithal eden Barlas, “Türkiye’de organik kozmetik üretimi yok. Ben de 1990’da ithalata başladım. Bugün 300 çeşit ürünle piyasadayım. Organik kozmetik pazarı hala yeterince işlenmedi. Artık ithalat da kolaylaştı. Girişimciler bu pazarı değerlendirmeli. Ama mutlaka sertifikalı ürün ithal etsinler" diyor.
Tekstil sektörü de organik ürün pazarındaki gelişmelerden payına düşeni almaya çalışıyor. İki ay önce İstnblorganics markasını yaratan Yasemin Uçar, ilk üretimini yılbaşında yapmış. Organik tekstil üretiminde başlangıç için 15 ile 20 bin doların yeterli olduğunu belirten Uçar, “Girişimciler bu sermayeyle ilk seri üretime geçebilir, markalaşıp logosunu tamamlayabilir. Kurulan bağlantılara da bağlı olara kar etmeye bir yıl içinde başlayabilirler" diyor.
Referans

0 yorum: