Dünyada, gurulara yılda 16 milyar dolar ödeniyor. Ciddi boyutta bir ''guru sektörü'' var. Pazarın lideri ABD. Guruların yüzde 85''i de bu ülke vatandaşı. Pazarın büyük kısmı, 500''e yakın irili ufaklı konuşmacı ajansı (speaker agency) tarafından ciro ediliyor. Son yıllarda Türkiye''ye gelen guru sayısında da adeta patlama var. 20''ye yakın şirket, ''ünlü konuşmacılar'' getiriyor.
En ucuzunun maliyeti 80 bin dolar. Türkiye yılda 5 milyon dolar civarında guru parası ödüyor. Ancak çoğu, ''Müşteri kraldır, rekabette gerilla taktiği uygulayın, fark yaratın, değişin ya da ölün, pisuvarda bile reklam yapın'' gibi klişeleri tekrarlayıp gidiyor. Bir kısmı işi şova vurmuş durumda.
Cam kırıkları üzerinde yürüyen, Hint fakiri gibi çivili tahta üzerinde oturanlar var. Karizmatik ve bilgili konuşmacılar da var tabii. Ancak tanımayan, yüzlerce dolar verip bir şeyler öğrenmeye gidenler bunları nasıl ayıracak? Bu sorun dünyada da tartışılıyor. ''Guru kimdir'' konusunda bazı kriterler de geliştirilmiş. Bu konuda daha seçici davranılmazsa şikâyetlerin sonu gelmeyecek gibi
Beş yıldızlı otelin konferans salonu... Yüzlerce kişi, kürsüdeki konuşmacıyı pür dikkat dinliyor. Çoğu büyük şirketlerin satış ve pazarlama bölüm yöneticileri. Konuşmacının ağır İskoç aksanına rağmen, kimse ''İngilizce bilmiyor'' görünmemek için simultane kulaklık takmamış. Sıradan bir konferans değildi bu. (Birkaç yüz dolar ödenerek girilen bir konferans ''sıradan'' olamaz!) Konuşmacı el kol hareketleriyle, mimiklerle, patlattığı fıkralarla, dinleyicilere aniden yönelttiği sorularla dikkatleri toplamayı başarmış, şovunu yapıyor...
İki saatin sonunda herkes memnun görünüyor. Dinleyicilerin büyük bölümü, gurunun son kitabını satın alıp, imza kuyruğuna girmişler. Bu büyük mutluluğa erişenler salondan ayrılıyor. Satış ve pazarlama ilkeleri açısından kişisel kanaatlerine yakın ifadeler duymuş olanlar, daha bir mutlu tabii...
Ofislerine dönüyorlar. Bu ''pahalı'' konferanstan neler öğrendiklerini, bilince çıkarıp akıllarına not etmek üzere, koltuklarının arkalıklarına yaslanıyorlar, özet cümleler uçuşmaya başlıyor:
Müşterinize kral gibi davranın,
Rekabette gerilla taktiklerini kullanın,
Pazarlamada fark yaratmayan, başarı beklemesin, En etkili reklam, ağızdan ağıza yayılandır,
Değişin ya da ölün,
Pisuvarda bile reklam yapın,
Marka güvendir, markaya yatırım yapın,
Bulunmaz hint kumaşı olduğunuzu gösterin,vs. vs...
Ve şaşkınlık hali!
Bu cümleler, hiç de duyulmadık, bilinmedik şeyler değil... Daha önce defalarca duydukları şeyler... Hatta kendilerinin de, ekibe yön vermek amacıyla düzenledikleri şirket içi toplantılarda şahsen anlattıklarının tıpkısının aynısı! (''Ben bir guruymuşum da haberim yok?!.) İyi de, 500 doları niçin ödedik?.. ''Guru, güzel bir konuşma yapmıştı, evet ama yeni olarak ne söylemişti, ne öğretmişti?..
Kim guru, kim değil, karıştı
İş dünyasında son zamanlarda hararetli bir şekilde ''guru meselesi'' tartışılıyor. Birkaç yıldır, bu tür toplantılara müşteri çekmek isteyen konferans şirketlerinin davet ettikleri her yabancı konuşmacıyı ''fütürist'', ''stratejist'', ''guru'', hatta ''guruların gurusu'' gibi unvanlarla pazarlaması ciddi bir kafa karışıklığı yaratmıştı.
Son iki ayda ve sadece İstanbul''da, içeriği yönetim ve pazarlama olan toplam 11 konferans düzenlendi, bunlara çoğu ABD''li 50''ye aşkın ''guru'' geldi. Onbinlerce dolar ücretle gelen bu guruların hepsinin, birbirine yakın şeyler anlatıp gitmesi kafaları yeniden karıştırdı.
''Guruluk kurumu'' sorguda
Guruların tepki çekmesinin tek nedeni, yaptıkları konuşmaların içerik olarak birbirine yakınlığı (zaman zaman aynılığı) değil. Tamam, ''gök kubbenin altında söylenmemiş söz yoktur'' ama, söylenmiş herşeyi de herkes duymuş değil ya. Bu gurular, işin içinde olanların genellikle bildikleri şeyleri tekrarlayıp duruyorlar. Hiç olmazsa, ''ender'' deneyimleri, dolayısıyla muhtemelen pek az kişinin duyduğu hikâyelere girseler... Bir de sloganlaştırma gayreti var. Yukarıda birkaçını özetledik:
Gerilla gibi rekabet et, müşteri kazanmak değil elde tutmak önemli, pisuvarda bile Türkiye''yi anlat... Her gurunun aynı şeyi farklı ifadelerle anlatan sloganları uçuşuyor havada.
İşte bu nedenlerle ''guruluk kurumu'' tartışma konusu oluyor. Anlattıklarımız, gurularda ''bıkmış''ların ifadeleri... Çok yararlı olduklarını, Türkiye''ye dünya deneyimini aktardıklarını düşünenler de var. Guruları Türkiye''ye getiren konferans şirketlerinin bazıları da guruluk kavramının içinin boşaltıldığından, her yabancı konuşmacının ''guru'' olarak sunulmasından yakınıyor. Şirketler, guruların ''bilinen şeyleri paketi değiştirip, tekrar tekrar sunmasından'' rahatsız, paralarının ve zamanlarının boşa gittiğini düşünenler var.
16 milyar dolarlık sektör
''Guru''nun, Sanskritçe''de ''ruhani lider, manevi öğretmen, bilge kişi'' gibi anlamları var. Yani özünde dini bir terim. Batıda ise ağırlıkla iş dünyasının ''el koyduğu'' bir kavram. 1970''li yılların sonunda itibaren üst düzey yöneticilere ve patronlara seslenen ''konuşmacı endüstrisiyle'' ortaya çıktı. 1980''li yılların ortalarından bu yana da küreselleşme ve bilgiye duyulan ihtiyacın artmasıyla sayıları arttı.
Gurular bir çeşit pazarlama kanalı olarak kullanılmaya başlandı. Bu kişileri pazarlayan ajanslar kuruldu ve bir sektör doğdu.
Konuşmacı sektörünün lideri ABD. Zaten guruların yüzde 85''i de bu ülkenin vatandaşı. Tüm dünyada 16 milyar dolarlık bir pazar olduğu belirtiliyor. Bunun büyük kısmı, 500''e yakın irili ufaklı konuşmacı ajansı (Speaker agency) tarafından ciro ediliyor. Geri kalanlar ise yayıncılar, halkla ilişkiler şirketleri, reklam ajansları, konferans şirketlerine gidiyor.
En ucuzu 80 bin dolar
Guru sektörü, Türkiye''de yolun çok başında ama hızlı büyüyor. 2000 yılında yılda iki ya da üç konferans düzenlenirken bu sayı son zamanlarda 20''ye yükseldi. Gelen guruların sayısı da arttı. Beş yıl önce konferans düzenleyen üç şirket vardı. Şimdi 20''ye yakın şirket var. Hatta bazı beş yıldızlı otellerin bile oda satışlarını artırmak amacıyla, ''oda + konferans'' paketiyle yabancı konuşmacıların davet ettikleri görülüyor.
Türkiye''de sektörün büyüklüğü hakkında kesin bir bilgi yok ama üç - beş milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Konuşmacılara, sektörlerine ve tanınırlıklarına bağlı olarak 50 ile 150 bin dolar arasında telif ücreti ödeniyor. Ulaşım, konaklama, ağırlama masraflarıyla en ucuz guru bile 80 bin dolara maloluyor.
Bu maliyeti çıkarmak isteyen şirketler konuşmacılarını, "... gurusu" diye pazarlıyor. Sponsorluk ücretleri 10 - 100 bin dolar arasında değişiyor. Konferanslara katılım bedeli ise kişi başına en az 350 dolardan başlıyor, bin dolara kadar çıkabiliyor.
Bazı yorumlara göre, Türkiye''deki ''yabancı hayranlığı'' da suistimal ediliyor. Konun gerçek uzmanları yerine guru getirenler, bütçelerine bakıp, ''kaç liralık guru'' arıyorlarsa, o ücret skalasından isim seçiyorlar. İnternette, guruların ücretlerini gösteren, gruplandırılmış listeler var. Bunların arasından özensiz seçimler yapılıyor.
Dünyada da kafalar karışık
Hafıza şovu yapanlar, keman çalanlar, cam kırıklarının üzerinde yürüyenler, Hint fakiri gibi çivili tahta üzerinde oturanlar, meditasyoncular... Kısacası bir yanda şovmenler, bir yanda da karizmatik, hatip ve bilgili olduğu tartışma götürmez konuşmacılar...
Bu ''guru borsası'' içinden doğru konuşmacılar hangisi, kimler dinlemeye değer bir deneyimi damıtmış, bilge ve farklı? Kime guru denecek? Gerçek gurularla işi şarlatanlığa vardıranlar nasıl ayırt edilecek? Guru müşterisine, parasının karşılığını alması nasıl garanti edilecek?..
Bu soruların yalnızca Türkiye''de değil, dünyada da tartışıldığı belirtiliyor. Yeni tanımlar geliştiriliyor. Bazı kriterler konulmuş. Guru, ''yeni bir fikri olan, bu fikrini uygulamaya geçirmiş ve kurduğu iş modelinden somut sonuçlar almış, bu fikri dünyadaki bilimsel yayınlarda kabul görmüş'' kişidir deniliyor. En azından ''elini taşın altına koymuş'', ''söylediklerini yapmış'' kişi olması koşulu, önemli ama yine de yeterli değil.
Çünkü bu kriterlerin, guru pazarında çürük elmaları ayırması yine de garanti değil. Ama şu kesin: Guru pazarının da müşteri - dinleyici kitlesini elinde tutması için, ''gurular''a ihtiyacı var. ''Müşteri kazanmak değil, elde tutmak önemlidir'' ilkesi, belki de en çok guru pazarlamacıları için geçerli... Çünkü gurulardan, ''Ööö'' gelmiş durumda.
Gurular ne diyor:
''İşadamı hangi guruyu dinleyeceğini iyi seçmeli''
Peppers & Rogers Group''un ortağı Don Peppers
Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) stratejileri alanında otoritelerden biri olarak kabul edilen Don Peppers, Türkiye''deki konferans camiasının yakından tanıdığı bir isim. Peppers, iş dünyasının ''gurulara'' gerçekten ihtiyacı olup olmadığı yönündeki sorumuzu şöyle yanıtladı:
"Bu gurunun kalitesine ve fikirlerine bağlı. Günümüzde kimsenin Charles DeGaulle''ün yönetim sırlarını merak ettiğini sanmıyorum ya da ''e - ticaretin olmazsa olmaz 53 kuralı'' kimin ilgisini çeker ki?.. Fakat bazı guruların iş dünyasına gerçekten yaratıcı, ilham verici fikirler sunduğunu da inkâr edemeyiz."
Peppers, iyi bir gurunun iş hayatında sorunlar yaşayan insanlara yeni açılımlar getireceğini, yeni fikirler geliştirmesine öncülük edeceğinin altını çizerek, "Her işadamının, iş dünyasının ve zorlu rekabetin karmaşık yolunda güvenilir bir rehbere ihtiyacı vardır. Bunun kim olacağını iyi seçmelidir" diyor. Peppers, Türkiye''de verdiği konferanslarda, katılımcılardan giderek daha fazla tepki aldığını belirtiyor. "İlk başlarda, konferans organizatörleri, soru gelmeyebileceği, katılım olmayabileceği yönünde beni uyarırlardı. Ama Türkler girişimci ve yaratıcı ruhlu. Gelen sorulardan memnunum" diyor.
''Türkiye gibi ekonomilerin bize çok ihtiyacı var''
Trout & Partners Başkanı Jack Trout:
ABD merkezli, 21 ülkede ofisi bulunan (İstanbul''da ofisi de açıldı!) Trout & Partners''in başkanı olan Jack Trout, pazarlamada ''konumlandırma'' yaklaşımıyla Türkiye''de de tanınan bir isim. İş dünyasının gurulara olan ihtiyacını şöyle bir benzetmeyle anlatıyor:
"Tenise yeni başlayan ya da golf sporunda ilerlemek isteyen birinin uzman bir eğiticiye, çalıştırıcıya ne kadar ihtiyacı varsa, işadamı ya da yönetici de gurulara o derece ihtiyaç duyar. Rekabet etmek istiyorsanız, zorlu rekabet koşullarında ayakta kalmak istiyorsanız gurulara mecbursunuz. Çünkü guru size somut deneyimlerini aktarır, neyi nasıl yapacağınız konusunda rehberlik eder. Oyunu nasıl oynarsanın kazanacağınızı, nasıl oynarsanız kaybedeceğinizi öğretir."
Türkiye gibi gelişmekte olan ve dünya ekonomisine entegre olma yolunda mücadele veren ülkelerin gurulara herkesten fazla ihtiyacı olduğunu da kaydeden Trout, Türkiye''de verdiği konferanslarda dinleyiciğinin ilgisinden memnun olmuş. "Türk iş dünyası, global ekonominin bir parçası olma konusunda heyecanlı. Bu hedef doğrultusunda stratejik yeteneklerini geliştirmeye çalışıyor" diyor.
''Guru dinlemek şart değil danışmanlar da iş görür''
''Modern pazarlamanın yaratıcısı'' kabul edilen Philip Kotler:
Philip Kotler, yönetim dünyasının en önemli isimlerinden ve gerçek gurularından biri olarak kabul ediliyor. Peter Drucker ile birlikte ''modern pazarlamanın yaratıcısı'' diye tanımlanıyor. Kotler, ''guru'' tanımının doğru yapılması gerektiğini belirtiyor: "Guru, kendi alanındaki akademik eğitimini ileri seviyede üst tamamlamış, bu alanda yeni fikirler ve perspektifler öneren kişidir. Finans, pazarlama ve üretim alanında bilgi ve tecrübelerini ilerletmek isteyen şirketler, bu konularda zorluklar yaşayan firmalar, dünyadaki değişimleri takip etmek ve yorumlatmak isteyen profesyoneller bu niteliklere sahip gurulara ihtiyaç duyabilirler."
Kotler, ''guru''nun şart olmadığının altını çizerek, "Şirketler pazarlama, finans ya da üretim alanlarında zorluk yaşıyorsa, guru davet edip dinlemek yerine, uzman bir danışmanlık firmasından ya da deneyimli danışmanlardan hizmet alabilirler."
Kotler''in yirmiden fazla dile çevrilerek 3 milyonu aşkın satan ders kitapları, 58 ülkede temel başvuru kaynağı olarak kullanılıyor.
Konferans şirketleri ''guru kaosundan'' rahatsız
''İngilizce biliyorum görünmek için kulaklık takmıyorlar''Tanyer Sönmezer: MCT Genel Müdürü
Her yıl, Pazarlama, Strateji ve İnsan Kaynakları adı altında üç konferans düzenleyen Management Center Türkiye''nin (MCT) Genel Müdürü Tanyer Sönmezer, konferansların salt kâr amaçlı düzenlendiğinde, derinliğini kaybettiği görüşünde. "Getirdiğiniz konuşmacıdan, teknolojiden, ikramdan ödün vermezseniz kâr marjı çok düşüktür" diyen Sönmezer, bazılarının ''500 kişi çarpı 500 dolar, süper iş'' hesabıyla piyasaya girdiğini anlatıyor.
Sönmezer, ''guruluk'' kavramının içinin boşaltıldığını düşünüyor. Bununla birlikte gurulardan yeterince faydalanamamadan ''katılımcı''nın da sorumlu olduğunu vurguluyor: "Gelen konuşmacıyla ilgili bilgi edinmeden sırf ''bulunmak'' adına gelinirse konferanslar zaman ve para kaybından öteye geçmez."
Patronlar gelmiyor
Türkiye''deki katılımcı yapısını anlatan Sönmezer''in gözlemleri hayli ilginç:"Dünyada guru konferanslarının hedef kitlesi üst düzey yönetici ve patronlardır. Yani, karar alma yetkisini elinde tutanlar. Türkiye''de bu tür konferanslara patron ve tepe yönetici gelmiyor.
Kendine yakıştırmıyor. ''Bana ne öğretebilir ki'' yaklaşımı var. Bu nedenle orta kademe yöneticileri gönderiyorlar. Onlar da yeni birşeyler öğrense bile yetkileri olmadığı için uygulayamıyor, duyduklarını da 15 gün içinde unutuyorlar. Konuşmacıların hepsi temiz İngilizce konuşmayabiliyor. Aksanlı, hızlı konuşanlar var. Ama bizde ''İngilizce bilmiyor'' damgası yememek için kimse simultane çeviri kulaklığını takmıyor. Hal böyle olunca da mesajların çoğu kaçabiliyor, etkin not alınamıyor."
Kimse soru sormuyor
Katılımcıların soru sormadığını belirten Sönmezer devam ediyor: ''Aktif katılım olmuyor. Guru ne derse, o an kabul ediliyor. Sonradan tartışılıyor. Gelen sorular da ''Türkiye''yi beğendiniz mi'' gibi gereksiz sorular oluyor. Avrupa''da sıradan bir yönetici yılda 5 - 6 uluslararası konferansa katılıyor. Her bir konferansa 4 bin ile 12 bin kişi katılıyor. Türkiye''de katılım olmadığı için konferanslar çok ucuz. Avrupa ülkelerinde 3 bin euroya satılan bir guru konferansı burada 500 euroya satılıyor."
''Kabahat guruda değil, yönlendirmeyen şirkette''
Suat Soysal: Soysal Danışmanlık Yönetim Kurulu BaşkanıPerakende Günleri''ni düzenleyen Soysal Danışmanlık''ın kurucusu Suat Soysal da ''guru'' sözünü sevmeyenlerden.
"Uzman, otorite lafları yıprandığı için kullanılıyor. Türkiye''ye gelen yabancıların yüzde 30''u gerçek guru değil" diyen Soysal, çuvaldızı konferans şirketlerine batırıyor. Bu konuşmacıları getiren şirketlerin doğru bir yöntem izlemediğini anlatan Soysal, "Şirketler, teklif götürüyor, parasını ödüyor. Türkiye''yi zaten tanımayan adamlar da gelip boş boş konuşuyor.
Oysa, konuşmacıyı, buradaki müşterinin ihtiyaçlarına göre yönlendirmek şart. Guru''nun dinleyiciye bugüne kadar duymadığı yeni fikirleri, trendleri anlatmasını sağlamak gerekiyor. Guruların suçu yok. Bilgilendirilmiyorlar ve ''Bunlar nasıl olsa geri kalmıştır'' diye malumu ilan ediyorlar. Konferans düzenlemek ciddi ve pahalı bir iştir. Bu işin mutfağı bir yıldır. Kolaya ve ucuza kaçan şirketler müşteriyi bezdirdi. Şirketler artık her konferansa adam yollamıyor. İnsanlar guruların kitaplarını okuyor, görüşlerini izliyorlar ve ''aynı şeyleri duyacağız'' endişesiyle katılmıyorlar. Heves kalmadı. 500 - 600 doları verirken yüz kere düşünüyorlar" diyor.
''Çoğu bildiğimiz şeyleri söylüyor''Prof. Arman Kırım: DBR Konferans Eş Başkanı
Mor İnek Konferansı''nın yaratıcısı Prof. Arman Kırım, gerçek guruların sayısının dünyada 15''i geçmeyeceğini öne sürüyor. ''Guru'' diye sunulanların çoğunun da ''bildiğimiz şeyleri'' söylediğini belirten Kırım, "Adam kitabında teorisini anlatmış. Yeni birşey söyleyemez ki. Kaldı ki bir kişinin, iki saatte ne öğrenmesini bekleyebiliriz?" diyor.
Türkiye''de konferanslara ilginin azaldığını anlatan Kırım, "800 kişiyi zorla topladık. Piyasa bölündü, çok fazla şirket var, kâr etme şansı yok. Bulanıklık piyasayı küçülttü. İnsanlar kimden faydalanıp, kimden faydalanamayacağını kestiremiyor. Bu nedenle hakikaten faydalı kişileri dinleme şansını kaybediyor" diyor.
''Adı Mehmet''se lafı dinlenmiyor''
Pelin Özkan: MediaCat Yayın Yönetmeni
Bu yıl ''fütürizmin divası'' Esther Dyson''ı ve ''ikna gurusu'' Robert Cialdin''i ve tüketici uzmanı Michael Solomon''ı Türkiye''de ağırlayan yayıncılık şirketi MediaCat''in Genel Müdürü Pelin Özkan, ''yabancı hayranlığından'' şikayetçi."Adı Mehmet olan bir konuşmacı, ne derse desin ilgi görmüyor. Bu yüzden yabancılara servet ödüyoruz" diyen Özkan, bunun nedenini şöyle açıklıyor:"Türkiye''de global başarı öyküleri az. Bilgi üretimi neredeyse yok. Yaratıcı fikirler paylaşılmıyor. Gurular kimi zaman büyük hayalkırıklıkları yaratıyor. Kimi zaman sadece kitaplarının promosyonunu yapmak için geliyorlar. Üzerine de binlerce dolar alıyorlar."
Handan Demiröz: CSA Ünlü Konuşmacılar Ajansı ortağı
''Adı John olan guru oluyor''
Bu yıl Joseph Stigliz, John Naisbitt gibi isimleri getiren, Türkiye''nin ilk konuşmacı ajansı CSA''nın ortağı Handan Demiröz, yurtdışındaki herhangi bir üniversiteden getirilen, adı sanı duyulmamış akademisyenlerin bile ''guru'' olarak lanse edilmesinden yakınıyor. Demiröz, "Yurtdışında herhangi bir üniversiteden adı John olan biri getirilip ''guru'' diye sunuluyor" diyor.Dünyada gerçek guruların teliflerinin 80 bin dolardan başladığını anlatan Demiröz, dünyanın en çok talep gören konuşmacılarının Bill Gates ve Bill Clinton olduğunu, bu iki ismin telif ücretinin özel uçak, koruma vs hariç, 350 bin dolardan başladığını belirtiyor.
Müşteriler ne diyor:
''Sıradan yabancıları büyük laflarla pazarlıyorlar''
Şişecam ve Paşabahçe, konferans sektörünün en gözde iki şirketi. Düzenlenen guru'' konferanslarının çoğuna, hem de bir değil birkaç profesyoneller katılıyor. Şişecam Genel Sekreteri Rüştü Bozkurt, kurum olarak dünyadaki değişimin farkında olduklarını, bu değişime ve rekabete ayak uydurabilmek için bilgiye çok fazla önem verdiklerini bu nedenle konferansları takip ettiklerini belirtiyor. Bozkurt, birçok şirketin sıradan yabancıları ''guru'' diye pazarladığını belirterek "Gerçekten söyleyecek şeyleri olanları da gözden kaçırmamaya dikkat ediyoruz" diyor.
''Gurular şirket için fayda yaratıyor mu'' sorusuna cevabı şöyle:"Bu size bağlı. Bir guruyu dinlemeye gitmeden önce kitaplarını okumazsanız, makalelerini araştırmazsanız, hiçbir fayda alamazsınız. Gurulardan ilham alıp, söylediklerini geliştirmek, kendi işine adapte etmek önemlidir. Modaya uyup, boş boş guru dinlemek ise zaman kaybıdır. Gurudan alacağınız bir cümle ile işinizde fark yaratmanız mümkündür. Şişecam olarak Türkiye''ye gelen konuşmacıları takip ediyoruz. İzleyen yöneticiler, döndüklerinde mutlaka rapor yazıp, çalışma arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. Bizim toplumda yabancı hayranlığı var. Birçok şirket sıradan yabancı konuşmacıları ''guru'' diye getiriyor. Çoğu zaman doğru insanların gelmediğini görüyoruz. İhtiyaçlara göre seçilmiyor."
''Guru enflasyonu var''Garanti Bankası''nın eğitim departmanı yetkilileri de artık sadece ''ciddi'' firmaların düzenlediği konferanslara katılma kararı aldıklarını söylüyor. Son günlerde ''guru enflasyonu'' yaşandığını anlatan bir yetkili, "Çok fazla davet geliyor ve katılım ücretleri pahalı. Gelenlerin birçoğunun ''guru'' ünvanını hak etmediğini deneyimle öğrendik. Arkadaşlarımız çoğu zaman ''Hep bildiğimiz şeyleri anlattı'' diye geri dönüyorlar. Bu nedenle artık çok seçici davranıyoruz" diyor.
MİLYAR DOLARLIK SEKTÖR !!
28 Şubat 2008 Perşembe
ŞULE YÜCEBIYIK
Milliyet
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder