Eski vitrinleri şöyle bir hatırlayalım; yerden yükseltilen, arkası kapalı platformun üzerine dizilmiş sıra sıra mankenler ve ürünler… Zaman içinde üründen ziyade moda felsefesinin sergilendiği alanlara dönüştü vitrinler. Hatta artık müşteriyle iletişim kurulan yer olarak kabul görüyor..
İlerleyen teknoloji ve insanların alışkanlıklarıyla vitrinlerin anlatımları da değişti. Markanın kimliği konusunda ipuçları taşıyan vitrinlerde, zaman zaman çok ürünlü, kimi zaman ise hiçbir ürünün olmadığı bir anlatım tercih edilebiliyor. Günümüzde vitrin tasarımı konusunda eskiye nazaran önemli farklar ilk bakışta dikkat çekiyor. Örneğin eskiden platformlu ve yüksek olan vitrinler artık mağazayla aynı seviyede. Eskiden arkaları kapalıydı şimdi açık ve mağazanın içinin görünmesine imkan veriyor. Mağazacılığın müşteriye sadece ürün değil, duyguların da satıldığı bir pazarlama faaliyetine dönüştüğü günümüzde, o duyguyu ilk olarak vitrinde ifade etmeniz gerekiyor.
Vitrinler, markanın kendisini anlatma metodu ve müşteriyle kuracağı iletişimin hangi seviyede olduğuyla doğru orantılı olarak kullanılıyor. Eğer söz konusu lüks tüketim ürünlerinin satıldığı bir mağazasıysa anlatım metodu tamamen farklılaşıyor. Hedef kitlesi daha geniş bir alana yayılıyorsa; ışığından sunumuna her şey daha da değişiyor.
Yeni teknolojiler, değişen mağazacılık anlayışı ve satış teknikleri, vitrinlerdeki sunumunu da renklendirdi. Günümüz vitrinlerine baktığımızda camların ebadının ve ürün sergilemek için ayrılan yerin büyüdüğünü görüyoruz. Süslemede kullanılan malzemeler değişti. Hatta ışığın müziğin ritmine göre değiştiği vitrinler bile görür olduk. Kısacası vitrinler teknolojinin nimetlerinden olabildiğince yararlanıyor.
AYDINLATMANIN ETKİSİ
Sabah saatlerinde daha soğuk, akşam saatlerinde ise sıcak renkleri daha kolay algıladığımızı belirten Philips’in Aydınlatma Tasarım Uzmanı Marike de Kruiff, yaptıkları bir araştırmayla aydınlatmanın insanlar üzerindeki etkisi konusunda vardıkları sonucu açıklıyor: “Sıcak renkler insanların rahatlamasını sağlıyor, soğuk renkler kişileri harekete geçiriyor.”
Mağaza aydınlatması konusunda uzman olan ve Zara, Mango, H&M gibi büyük mağazalara danışmanlık yapan Kruiff, aydınlatmanın mağazacılıkta bir pazarlama aracı olarak kullanıldığını ise şöyle anlatıyor: “Yüzlerce yıl önce ışık, sadece görmek için kullanılırken zaman içinde önce mağazayı sonra da ürünü ön plana çıkarmak amacıyla kullanılmaya başlandı. Artık sadece ürünün nerede, ne şekilde sunulduğu değil aydınlatmanın ne kattığı da önem kazandı. O ürünü bir ambiyans içinde aydınlatmaya çalışıyoruz ki marka kimliğini daha iyi yansıtabilelim. Mağaza aydınlatmasında hedef kitle de önemli. Eğer yaşlı bir hedef kitleniz varsa onların daha iyi görmesi için yüksek aydınlık sunmalısınız ama ışık yumuşak olmalı. Genç bir kitlemiz varsa harekete geçiren, aktiviteye yönlendiren aydınlatma gerekli.”
2008 VİTRİNLERİ NASIL OLACAK?
Peki, 2008’de vitrinler nereye gidiyor? Boyner Görsel Sunum Departmanı Müdürü Nufer Altınbulak, 2008 tasarımlarında mankenli sunum vitrinlerinin geri döndüğünü söylüyor. Dijital baskıların ve tek boyutlu görsellerin yavaş yavaş azaldığını, yerini eski yıllarda olduğu gibi mankenlerin kullanıldığı vitrinlere bıraktığını açıklayan Altınbulak, Boyner’in vitrin stratejini ise şöyle anlatıyor: “2008 vitrin tasarımlarında bizim önceliğimiz satışa sunduğumuz ürünlerin müşteri ile buluşmasını kolaylaştırmak ve en son trendleri müşteriye fayda sağlayacak şekilde satışa sunduğumuzu anlatmak olacak. Bunun yanı sıra vitrinlerimizde trendleri anlatırken sadelikten uzaklaşmamaya çalışacağız. Amacımız müşterinin kafasını karıştırmadan her mecrada aynı dili kullanarak avantajlarımızı göstermek ve onlara alışverişe başlamadan önce fikir vermek.”
MAĞAZACILIKTA SON TREND: KOKU
MaĞazacılıkta aydınlatma kadar önemli bir konu var ki o da koku. Sokakta yürürken duyduğunuz tanıdık bir parfüm eski bir sevgiliyi hatırlatabilir. Çünkü her koku özel bir kodlamayla koku belleğinde arşivlenmiştir. Kokunun duyguları harekete geçirmekteki bu gücünü, reklam ve pazarlama sektörü de keşfetti. Yapay olarak geliştirilmiş pek çok tanıdık kokunun bir pazarlama taktiği olarak ürünlerde ve mağazalarda kullanılmasına sektörde ‘kokulu pazarlama’ deniliyor. Amaç ise en hoş, en bildik kokuları kullanarak insanların hafızalarındaki güzel anıları canlandırmak suretiyle satılan ürünleri çekici kılmak; tüketicinin sadece aklını değil, duygularını baştan çıkarmak. Bu yeni pazarlama taktiğini hayata geçiren Kanadalı Nova Scotia Likör şirketi, dükkanlarında her içki türü için en cazip ortamı yaratacak farklı bir koku kullanmayı benimsemiş. Bira reyonunda açık havada bira içme keyfini hafızalarda canlandırmak için taze çimen kokusu gibi. Haliyle farkına bile varmadan havaya giren tüketiciler, satışları yüzde 52 artmış.
Türkiye’de de bu taktiği benimseyen firmalar var. Bunlardan biri olan bebek-hamile giyim markası GeBe, mağazalarında bebek kokusuna benzer bir koku kullanıyor. Markanın bu kokuyla anılmasına büyük önem veren firma, ürünlerine başka bir koku sinmemesi için sevkıyat sırasında balık gibi ağır kokulu ürünlerin taşınmadığı konteynırların kullanılmasını da şart koşuyor.
AYSUN ÖZ KAŞİ
Akşam Gazetesi
0 yorum:
Yorum Gönder