2 Ocak 2008 Çarşamba



"Önemli Olan Türk Markasını Ticari Hale Getirmek"
Prof. Dr. Ercan TEZER
OSD Genel Sekreteri

OSD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer, Türkiye’nin otomobilde bir marka çıkarmasının kolay olmadığını söylüyor. Tezer, "Markayı çıkartmak problem değil. Bunu küresel pazarda ticari hale getirmek önemli" diyor.Otomotiv sektörünün yüzü bu yıl ih­racatta gülerken iç pazardaki geliş­meler moralleri bozdu. Ancak sek­tör gelecek için umutlu. Bu yıl 1.i milyon adet üretim kapasitesine sahip olan oto­motiv sektörü, 2012 yılında kapasitesini 2 milyon adede çıkarmayı hedefliyor. Sek­törün 2012 yılı ihracat hedefi ise 40 mil­yar dolar. Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer, Türkiye’de hala müthiş bir potan­siyel olduğunu ve ülkenin rekabetçi yapı­sıyla ön plana çıkabileceğini söylüyor. OSD, gelecek hafta başlayacak ve ticari araçları kapsayan C.V.İstanbul Fuarı’na destek oluyor. Tezer ile otomotiv sektörü­nün bugününü ve yarınını konuştuk
Sektörün son durumunu nasıl görüyorsunuz?
Son üç dört yıldan bu yana 600 binin üzerinde seyreden bir pazar var. Pazar geçen yıl 650 bin olarak gerçekleşti. Bu yıl ekim ayında biraz daha fazla hareket var. Genellikle yılın son çeyreğinde bizim sektörü­müzde yılın diğer aylarına göre daha yüksek bir talep seyrinin olduğunu gözlüyoruz. Ekim ayında 2006’nın ay­nı dönem 40 bin olan satış bu yıl 56 bin olarak gerçekleşti. 2l binlik oto­mobil satışı da 32 bin olarak gerçekleş­ti. Geçen yıla göre bu ay yüksek ra­kamlar var ama ilk 10 aya baktığımız vakit geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 civarı bir azalma var. Sadece binekteki gerileme ise yüzde 13 civa­rında. Şimdi kasım ve aralıkta da ekimde hareketlilik izlenebilirse muh­temelen yıl sonu itibariyle 620 - 625 bin civarı bir toplam satışla, yüzde 3-5 civarı bir gerilemeyle pazar kapanabi­lir. Ticari araçlarda pazarın durumu otomobile göre biraz daha iyi. Ancak son zamanlarda kamyon işinde bir ta­lep ertelenmesi olduğunu görüyoruz.
İhracatta durum nasıl?
Bu yıl sektör olarak Türkiye ihracatının beşte birini yapacak duru­ma geldik. Kabaca 100 milyar dolarlık bir ihracat olacaksa bunun 20 milyar dolarını biz yapacağız. Bu ciddi anlam­da önemli bir artışı da ifade ediyor. Adetsel olarak ihracatımızın yılsonun­da yüzde 20 civarında artacağını tah­min ediyoruz. Dolar bazında da ihracatımız yüzde 30 civarında artacak. Ge­çen yıl ihracatı 15 milyon dolarla kapa­mıştık, bu yıl 20 milyar doları bulaca­ğız. Adet bazında ihracat da geçen yıl 705 bin olmuştu bu yıl ise 825 bin ola­cak. Bu da bir yerde üretimimizin önemli bir bölümünü ihraç ettiğimizi gösteriyor. Türkiye pazarının ise yüzde 65-70’i ithal ediliyor.
Sektörle ilgili 2008 beklentileriniz?
2008’de pazarda bir ha­reketlenme bekliyoruz. Taşlar yerine oturunca özellikle Irak meselesiyle ilgi­li belirsizler ortadan kalkınca, ekono­mi giderek iyileşince ertelenen talep de realize olacak. Türkiye’de kişi başına düşen otomobil sayısı hala çok geriler­de. Türkiye’de müthiş bir potansiyel var. Türkiye’de pazarın gelecek yıl yüz­de 10-15 civarında gelişmesini bekli­yoruz. Üretim tarafı da pazarın hare­ketlenmesi nedeniyle artacak. Ancak daha ziyade ihracat bağlantıları da et­kili olacak. İhracat tarafı da zannediyo­rum 23-24 milyar dolar civarında ger­çekleşecek.
Yatırım için Türkiye’nin bundan sonraki şansı nedir?
AB ’ye daha sonra üye olan ülkeler de bu konuda rekabet içinde. Türkiye de yüksek kalitesiyle ve esnek yapısıyla ciddi bir aday. Türkiye’nin yatırımları cezbedecek, yatırım mali­yetlerini düşürecek ortamı yaratması gerekiyor. Bunun için de yatırım teş­viklerinin ve AR-GE teşviklerinin yara­tılması gerekiyor. Maliyet azaltıcı özenliklerin gündeme getirilmesi gerekiyor. Maalesef geçen dönemlerde bunlar gündeme gelemedi. Küresel yatırımcılar bir proje için en az 5-6 yere bakıyor. Bir sürü faktöre bakılıyor ama en önemlisi maliyeti azaltıcı teşviklerdir. Yatırım yapacak şirketlere yapılan en büyük teşvik vergi avantajıdır. Türkiye’nin ayrıca başka bir ciddi avantajı da var. O da yan sanayidir. Rekabetçi yan sanayi Türki­ye’yi ön plana çıkarı­yor.
İleride bir Türk otomobil markası çıkar mı?
Markayı çıkartmak problem değil. Bunu küresel pazarda ticari hale getirmek önemli. Şimdi pazar belli, pa­zarın içinde yerli üre­timin payı belli. Siz bu pazarında içinde mücadele vereceksi­niz. Bu markayı da yaratmak için en azından 2-3 milyar dolar yatırım yapma­nız gerekiyor. Bu du­rum, tabii iç pazarda böyle bir yatırım fizi­bil kılmaz. Bunun için küresel pazarlara açılmak gerekiyor. Küresel pazarlara kendi markanızla açılmak, buralarda ciddi bir dağıtım mekanizması anlamına geliyor. Böyle bir projeyi şu aşamada Türkiye’nin ya da başka bir ülkenin or­taya çıkarması kolay değil. Ancak Türkiye belirli alanlarda bunu zaten yapıyor. Biz neden bir Türk markası yok diyo­ruz ama dünyada da böyle ülkelerin sayısı fazla değil. Almanya, Fransa, ABD, Kore ve Japonya dışında çok faz­la ülke yok.
OSD ile ODD arasında fuar konusunda neden anlaşmazlık var?
Bu algı doğru değil. Böyle bir anlaşma zemini olur veya olmaz çok da önemli değil. Herkes kendi fu­arını istiyorsa yapar. Öbür derneklerin yapmış fuarların tartışmasına da girmek taraftan değiliz. Ama dışarıdan böyle bir algılanma olduğunu biz de biliyoruz. Bizim fuarımız ileride akre­dite olarak uluslararası fuarlar listesine girecek. Türkiye’nin en büyük fuarı olacak, böyle bir iddianın içindeyiz. Çünkü sanayicilerimiz çok arzulular. Bunun dışında fuarlar yapılamaz mı?Gayet tabii ki herkes istediği fuarı ya­par kimse de engel olamaz. Ama kimse de ’fuarlar benim işimdir başkası yapa­maz’ gibi bir iddia içine giremez.
Kaynak: TekBorsa Dergisi (kobifinans)

0 yorum: