Anadolu’da Marka Olmak

2 Ocak 2008 Çarşamba

Milenyuma az kalmıştı. İstanbul’da ve Bursa’ da kredi verilecek tekstil firmalarının nerdeyse tümünü bankalar, leasing ve faktoring firmaları bi­rer kez dönmüş ve krediye boğmuştu. İzmir, Kayseri ve Gaziantep’te kredi pazarlamak zordu. Zenginlerdi ve ticareti iyi biliyorlardı. O dönemin yeni gözdesi Kahramanma­raş’ a sıkça gidilir olmuştu. Her yer tarla, çubuk. Bembeyaz pamuk tarlaları, yumruk büyüklüğünde cevizler, mısır tarlaları... Ama komşu Antep organize sanayi zincirlerine çoktan başlamış, sana­yici sıfatını "gazi"nin önüne koymuştu. Öyle bir hızla yatırımlar başladı ki Kahramanmaraş’ta, kimse takip edemedi.
Yıllar sonra İstanbul Sanayi Odası’nın düzenlediği geziyle tek­rar Kahramanmaraş’a geldim. Organize Sanayi’ye giden yolda anorganize bir sanayi yapılanmasıyla karşılaşınca çok şaşırdım. Bir küçük pamuk tarlası yanında veya arkasında bir fabrika, ya­nında bir tane daha sonra bir mısır tarlası, arkasında yeni biten tesisin kurumaya bırakılmış sıvalı duvarları. Kahramanmaraş’ta özellikle teşvik uygulamasından sonra iki milyar doları aşan ciddi bir yatırım hamlesi var; yeni sıvalı duvar­lar ondan. Ancak yaz aylarından sonra işin renginin biraz değiştiğini söylüyor buradaki sanayiciler. Kahramanmaraş Ticaret ve Sa­nayi Odası Başkanı Mehmet Balduk, ekonomide uygulanan bazı politikalar nedeniyle sanayicinin tıkandığını vurguluyor. Ekono­mi ve tekstilde yaşanan ciddi daralmanın özellikle iplik sanayini vurduğu belirtiyor. Kahramanmaraş’ta bazı işletmeler işçilere üc­retsiz izin verdi hatta kapatıyorlar. Tekstildeki son durgunluğu sorguladığımızda "marka olamadık, zaten çıkmalıydık, tekstil ge­lişmiş bir ülkenin sektörü değil" argüclanları sıralanabilir.
Kahramanmaraş’ta ise çoğunluğun düşüncesi çok farklı. "Türkiye’de özellikle son dönemde oluşan ’yüksek faiz-düşük kur lobisi’ emek yoğun sektörden çıksın" anlayışı bazı sektörleri tasfiye noktasına getirmiştir" görüşü bu tersligi gösteriyor sanırım. Bu görüşe ek olarak Balduk bir kritik noktanın altını daha altını çiziyor: "Ta­rım dışı istihdamı azaltmaya çalışan bir ülkede emek yoğun sek­tördeki insanları da işinden ederseniz sosyal patlamaların önüne geçemezsiniz. Bizim ekonomi anlayışımıza göre bir ülkede üret­meden tüketmenin sonu fakirliktir."
2000’li yıllara girerken yatırım yapsınlar diye bankacılar tur attı Kahramanmaraş’ta; tarlalar satılıp sanayici olma hayalleri kuruldu. Zaten ekonomist yazarlar köşelerinde ne diyordu: "Sanayi­ci olmamız lazım, yüksek oranda köylü nüfus, gelişmiş bir ülke için düşünülemez!" İşte bu itici güçle tarlalar satılıyor, kendileri­ne destek olmaya meraklı biz finansçıların yarattığı irili ufaklı (başta iplik) fabrikalar tarlaların üstünde çıkıveriyordu. Bunların ne kadar uzun ömürlü olacağına dair uzun vadeli kim kaygılan­mıştı acaba? Öyle ya o dönemde uzun vade dediğimiz bir yıldı. Bugün yalnızca dünya markaları ve yurtiçinde katma değerli tekstil ürünleri için iplik üreten firmalar ayakta. Altyapıda görülen düzensizlik ise kentin bir adım ileriye gitmesini engelliyor. Büyük uçakların iniş kalkışına elverişsiz havaalanı sorunu kentin küresel lokasyon olma özelliğini elinden alıyor. Hızla sanayileşen şehrin enerji ihtiyacı 2008’ de tamamlanacak ancak sulama ve içme suyu projelerinin de gerçekleştirilmesi gerekiyor. Kahramanmaraş, Ga­ziantep ve Kayseri yolları tamamlanmalı ve iyileştirilmeli.
Özel sektörün uzgörüsüz yaklaşımıyla beraber devletin attığı adımlar da tartışılıyor. Kente bir saat mesafede küçücük bir ilimiz olan Osmaniye’ye verilen teşvik! Kahramanmaraş’ta iplik tesisleri kapasitelerini düşürürken hatta kapanırken Osmaniye’ de ı 6 yeni tesis açılıyor. Üstelik daha da dü­zenli bir organize sanayi bölgesi olduğunu söyleyebilirim. Osma­niye OSB’de tüm parseller satıl­mış; verilen bilgiye göre daha da genişleme imkanlarına bakıyor­lar. Bölgesel değil sektörel teşvik lazım diyen sanayicilerin ısrarını böylece yerinde görme imkanım oldu. Umarım imkanı olanlar da görür!
Boynuz kulağı geçer misali, rekabetçi dünyanın kurallar man­zumesini önünüze koyup bu işin doğruluğunu savunanlar da ola­bilir. Ancak bu yeni Makyavelist dünya düzeninde sermaye ne ki­şilerin ne de devletin. Cepteki tüm paramız küresel sermayeye ait. Sizin her yanlış yatırımınız, kürenin bir başka yerinde doğru yatı­rım olarak karşınıza çıkıyor. Sonra dönüp sizi vuruyor. Gelişmiş ülkelerde, bir firma yatırım yapacağı sektörde üretim fazlası varsa ve ülke ekonomisine katma değer yaratmayacaksa bırakın teşviki yatırım izni bile alamıyor. Çünkü kimsenin boşa harcayacağı ser­mayesi yok. Kahramanmaraş, Osmaniye derken Hatay’a geldik. 9 Ara­lık’ta havaalanının açılmasıyla farklı bir kimlik kazanması bekle­nen kentin, dinlerin ve dillerin buluşma noktalarından biri olma­sı özelliğinin turizmi olumlu etkileyeceği kesin. Kaldığım Savon Oteli’nin tarihsel dokusu ve hizmet kalitesi kentin geneline yayı­lırsa ülkemiz bir başka turizm markası daha ortaya çıkarabilir.
Farklı kimlikler ve markalar yaratmak" gibi" yapmak bize hiç­bir şey kazandırmıyor. Örnek vereyim: Sanayileşmeye çalışan Kahramanmaraş’ın sizce en bilinen markası nedir? Doğru, Maraş dondurması... Başka söze gerek var mı?
Kaynak: Forbes Dergisi

0 yorum: