Hayatın temel prensibi: Etki - Tepki”

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Gecenin bir yarısında nereden aklıma geldiğini bile bilemiyorum aslında. Hayatın hep etki – tepki üzerine kurulu olduğunu benimsemişimdir daima. Bu nedenle de, bu noktadan yola çıkarak düşüncelerimi açmaya çalışmak istedim. Birkaç haftadır, siteye yazı yazamadım. Oldukça yoğun bir tempodayım çünkü. Hangimiz değiliz ki? Hepimiz sorulduğunda “çok yoğunum, vaktim kalmıyor, kendime zaman ayıramıyorum” gibi mesajları vermeye her zaman hazırız. Yaşamın bu yoğunluğunu aslında kendimiz istiyoruz. Hatta seviyoruz. En azından benim için böyle. Bu yaşam mücadelesini sürdürürken elbette hepimiz bir şeyler istiyor, bir şeyler bekliyoruz. Hayatımızdan her daim beklentilerimiz var. Mutluluk bekliyoruz, huzur bekliyoruz, çok para kazanmayı bekliyoruz; güzel ve çekici (hatta mümkünse zengin) biriyle evlenmeyi bekliyoruz, işe girmeyi bekliyoruz, işimizde yükselmeyi, müdür olmayı bekliyoruz... Bu istekler uzun bir sıralama ile devam ediyor.
Beklentilerimiz daima var. Şimdi bu beklenti kısmının biraz da farklı açılardan analiz edelim. Hedef koymaya gelince de başarabiliyoruz kısmen de olsa. Ancak çoğu zaman değerlerimizi, neleri temsil ettiğimizi, 3, 5 ya da 10 yıl sonra kendimizi nerede görmek istediğimizi, bu noktaya gidilebilmek için neler yapılması gerektiğiniz ise düşünmeyebiliyoruz.
Daha da ciddi bir sorum var aslında!.. Beklentilerimiz, hayallerimiz, hedeflerimiz güzel de... Peki, biz bunun bedelinin ne olduğunu biliyor muyuz? Ya da biz bu bedeli peşin olarak ödemeye hazır mıyız? Yanlış duymadınız, evet, bedeli peşin peşin ödemekten ve sonra hayatın en büyür erdemlerinden bir olan sabır ile sonuca ulaşmak için kararlılık ve dirayet ile mücadele etmekten bahsediyorum. Kararlılıktan, öz disiplinden bahsediyorum. Ama önce diyorum ki; hayat “ne ekersen onu biçersin” kavramı üzerine kurguludur.
Zaman zaman üniversitelerde gerçekleştirdiğim seminerlerde genç arkadaşlarla konuşuyorum. Hepsinin profesyonel ve özel yaşamdan beklentisi o kadar çok ki… Bu çok güzel, harika! Ancak çoğu kimse, bu beklentilerinin karşılığında önce bedel ödemesi gerektiğini kabullenmek istemiyor. Çoğunluğumuz, armut pişip ağzımıza düşsün diye bekliyoruz.
Günümüzde armut hayalleri peşinde koşmamak, gerçeklerin peşinde koşmak gerekiyor. Yani istek ve hedeflerimizi belirlemek ve belirledikten sonra ise, bunlar ulaşmanın bedellerinin neler olduğunu ve o bedeli peşinen ve nakit (yani kredi kartı veya taksit ile değil!) ödemeye hazır olup olmadığımızı anlamamız gerekiyor.
İşte belki de bu noktada binlerce yıldır birçok öğretinin temelini oluşturan “kendini tanı” kavramı karşımıza çıkıyor. Kişinin kendi gerçekliklerini bilmesi, kendini tanıyıp, farkındalığını artırabilmesi üzerinde bir kavram oluşuyor.
Ne istersek isteyelim ve ne yaşamayı dilersek dileyelim, önce bedelinin ne olduğunu iyi analiz etmek gerekir. Sonra da o bedeli ödemenin hazırlığını...
Yönetici olmayı istiyorsak, bunun gereklerini iyi analiz edip önceden karşılıksız bir bedeli ödemeye başlamak gerekir. İyi bir iş bulmak için önce iyi bir iş bulmak gerektiği gibi… Şimdi eminim diyeceksiniz ki; “Aman canım, böyle olmuyor ki, bunlar şans kısmet meselesi!”. Böyle düşünenlere diyecek bir şeyim yok. Bekleyin, belki bir gün şans kendiliğinden gelir, ne dersiniz? Ben katılamıyorum. Belirli bir noktaya kadar kişi şansını kendi yaratmak yani karşısına çıkacak fırsatlara hazır olması gerekir. İşte bunun içinde önceden kendini geliştirmesi, eğitmesi, keşfetmesi ve en önemlisi vizyonunu açması gereklidir. Bedel ödemek kolay bir şey değildir. Sabır ve iç disiplin gerektirir. Neyin bedelinin ne olduğunu iyi bilmek gereklidir. Yolun sonundan ziyade yolda en etkili şekilde gidebilmeyi bilmek demektir.
Kariyer yaşantınızda mutlaka hedefler koyun. Ama öncelikle bu hedeflerin bedellerinin neler olduğunu ve o bedeli ödemeye hazır olup olmadığınızı iyi düşünün. Aksi taktirde, hedefe ulaşamayacağınız gibi hayal kırıklıkları, duygusal geri çekilmeler ve profesyonel yaşamınızda mutsuzluklar ile karşılaşacaksınız.
Tüm bu bahsettiklerim keşke yalnız iş yaşamı için geçerli olsa. Ancak değil! Özel yaşamımız için de bu aynı. Evlenmeyi ve mutlu olmayı herkes ister, ama gerçek mutluluğun bedelinin ne olduğunu ve peşinen ödenmesi gerektiğini kimse bilmez. Mutluluk yolu uzun bir yoldur; mücadele, cesaret ve zaman zaman risk almayı gerektirir. Zorluk ve engeller ile doludur. Yüreğinin verdiği güç ile o engelleri aşabilen kişi en tepe noktaya ulaşabilir. Sabır ister, özveri ister. Karşılık beklemeden vermeyi öğrenmeyi ister. Çocuk sahibi olmayı da herkes ister ama hazır olup olmama durumunu kimse analiz etmez.
Günümüz dünyası büyük bir hızla değişmekte. Bu durumda, bizler de aslında değişime ayak uyduran kişi olmalıyız diye düşünüyoruz. Ama bu yeterli değil. Dünyadan bir adım önde olmak için değişimi yöneten kişi olmak durumundayız. İşte bu değişim yöneticisi kişi de önce kendini yönetmek durumunda. Kişisel yönetimin en etkili anahtarlarından biri ise, hedefe giden yolda önceden ödenecek bedeller...
Siz siz olun, bedelini ödeyemeyip borçlu kalacağınız bir yola çıkmayın! O yolun öyle bir ağırlığı olur ki, bazen faizle artan bedeli hayat boyu ödemek zorunda kalırsınız. Bu nedenle, bedeli peşin ödemeyi daima tavsiye ederim.


Yönetim ve Eğitim Danışmanı


kagan@kaganunver.com

0 yorum: