Hangi Ülkeye Ne Satarsınız?

5 Aralık 2007 Çarşamba

İhracat yapan veya başlamayı düşünen KOBİ’ler için özel bir araştırma! Hangi ülkede nasıl bir tüketici ile karşı karşıyasınız? Onlara neler satabilirsiniz? İhracatçılar ve uzmanlar hangi önerilerde bulunuyor? Çok özel bilgilerle hazırlanan dosya, KOBİ’lere yol haritası sunuyor.Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜIK) verilerine göre KOBİ’ler toplam yatırımların yüzde 26,5’ini, katma değerin yüzde 38’ini, istihdamın yüzde 76,7’sini oluşturuyor. Bu oranlar karşısında, toplam ihracattan aldıkları pay ise yalnızca yüzde 10! Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in 2023 yılı için ortaya koyduğu ihracat hedefi 500 milyar Dolar! 2007 içinse 100 milyar Dolar’lık bir rakam belirlendi Türkiye’nin bu sonuca ulaşması için çok çalışacaklarının altını çizen Tüzmen, Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99,5’ini oluşturan KOBI’lerin bu hedefte önemli bir rolü olacağını söylüyor… Türkiye, sahip olduğu coğrafi konum ile büyük bir avantaja sahip olan sayılı ülkelerden biri. Örneğin Uzakdoğu ülkelerine verilen bir siparişin 6 aydan önce ulaşması zorken, Türkiye’den aynı ürün 21 gün içerisinde teslim edilebiliyor. Yalnızca bu özellik bile, Türk KOBİ’lerinin ihracatla büyümesi için yeterli bir neden.Farklı ülkelere ihracat yaparak büyüyen çok sayıda başarılı KOBİ örneği var. Fakat iç piyasaya dönük çalışan, ihracat yapmak için yeterli altyapı ve güce sahip olmadığını düşünen KOBİ’lerin oranı diğerlerinden fazla… Ancak değişen ve zorlaşan rekabet ortamında artık farklı düşünmek gerekiyor. Ülkelerin ihracat ve tüketim kriterlerine, demografik dönüşümlerine, tüketiciye odaklanarak, “farklılaşan” ürün ve hizmetlerle rakipleri aşmanın yolları var. Bu yollar için strateji geliştiren Türk KOBİ’leri dünya pazarına girerek önemli bir katma değer yaratabilir. Uzmanlar, ihracat yapan büyük ya da küçük ölçekli firmaların yetkilileri, danışmanlar, işadamları bu paydada birleşerek ortak mesaj veriyor. Anahtar kelime ise şu: Pazar araştırması yapmak! KobiFinans olarak, Türk KOBI’leri için, önemli pazarlara odaklanmış bir “tecrübe ve deneyim haritası” hazırladık. Kuzey Amerika’da Standartlara DikkatDosyamıza öncelikle, Kuzey Amerika’dan başlıyoruz. ABD ve Kanada’daki yüksek ihracat potansiyelinden yararlanabilirsiniz. Bu bölgeye ihracat yaparken, öncelikle “dünyanın en büyük ve en rekabetçi pazarı” ile karşı karşıya olduğunuzu unutmamak gerek. Ürün ya da hizmetinizi, fiyatlandırmanızı, rekabet ortamı ve servis kalitesine göre belirlemelisiniz. Bunun yanında, hangi sektörde, hangi ürünü ihraç ederseniz edin, tüketici güvenliği ile ilgili, çok kapsamlı hazırlanmış standart ve kurallar için de hazırlıklı olmalısınız… Pazarın avantajlarını ve dinamiklerini çok iyi tespit ederek, mevzuatı iyi anlayarak hareket etmelisiniz. Beklenen standartları öğrenebileceğiniz ve pazarı tanıyabileceğiniz en iyi ortamlardan biri ise ülkede düzenlenen ticaret fuarları. Türk-Amerikan İş Konseyi (TAIK) Başkanı Dr.Yılmaz Argüden, Kuzey Amerika’da pazara ilk girişte maliyetlerin yüksek, ancak büyüme imkânlarının da bir o kadar fazla olduğuna dikkat çekiyor; “Türk şirketlerinin ABD’deki yatırım ve ihracatlarının oranı her geçen yıl artıyor. Örneğin; New York’da Kiska Inşaat’ın ofisi, Gilan Kuyumculuk’un ve Mavi Jeans’in mağazaları var. Ayrıca Bayraktar Inşaat’ın da Florida’da faaliyet gösterdiği biliniyor. Kanada’daki Türk yatırımları ise daha sınırlı seviyede, teknoloji ve gıda sektörlerine odaklanma söz konusu. Dolayısıyla pazara ilk adımı atanlar, doğru stratejiyi bulduklarında büyüyorlar. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir kriter var: Pazarda başarılı olduğunuzda “hızla büyüyebilecek bir üretim kapasitesini” de planlamanız gerekiyor. Türkiye’deki üretim kapasiteleri, çoğunlukla, bu pazara göre küçük ölçeklerde kalıyor ve bir engel olarak karşımıza çıkabiliyor. Dolayısıyla, pazara girecek olan KOBİ’lerimizin işbirliklerine ve ortaklıklara da açık olmasını öneriyoruz.” Bölgede, tüketici hakları konusunda, hukuk sisteminin çok güçlü olduğunun da altını çizmek gerek. Örneğin ABD’ye ihraç edilen tekstil ürünlerinde “X-Ray Raporu” istiyor. Bu rapor, ürünün içerisinde tüketiciye zarar verecek, bir yerini kesmesine neden olacak herhangi bir maddenin ya da parçanın unutulmadığını/ bulunmadığını gösteriyor. Amaç, tüketicinin aldığı ürünün içerisinde kalma olasılığı bulunan herhangi bir zararlı maddeden zarar görmesini engellemek. Amerika’dan bir başka örnek ise poşet içerisinde satılan ürünler için geçerli. Ürünün muhafaza edildiği poşette mutlaka bir delik olması gerekiyor. Bunun nedeni, küçük bir çocuğun, poşeti kafasına geçirip boğulma riski. Eğer poşette delik olursa, çocuk nefes alabilir ve kurtulur… Kısacası ABD, tüm bu detayları “titizlikle” düşünüyor ve önlemini alıyor. Avrupa’da Yaşlanan Tüketiciyi HedefleyinYönümüzü Avrupa’ya çeviriyoruz. Bu pazarda dikkat edilmesi gereken 2 temel özellik var: Yaşlanan toplum ve doymuş pazar! Eğitim Reformu Girişimi tarafından, Dr. Can Fuat Gürlesel’e hazırlatılan “Türkiye’nin Kapısındaki Fırsat” konulu rapora göre AB ülkeleri demografik dönüşümde son aşamada. Bunun anlamı ise şu: Avrupa’nın nüfusu artmıyor. Nüfusun net yenilenme oranı yüzde 2,5–2,10 aralığına indi ve kıtada nüfus artış hızı durdu, gerileme trendine girildi. Bu trendin, en az 100–200 yıl daha süreceği düşünülüyor. Genç ve dinamik nüfusun oranı azalırken, yaşlı nüfusun oranı giderek yükseliyor. 2002 yılında 453,4 milyon olan AB nüfusu, 2025 yılında 456 milyon olduktan sonra, 2050 yılında 399,7 milyona inecek. Avrupa, nüfusunda mutlak azalma ve yaşlanma sürecini önümüzdeki 50 yılda yaşayacak.Yaşlanan nüfus, tüketim ihtiyaçlarının da değişmesi anlamına geliyor. Böyle bir toplum, standartlara göre tüketmiyor! Beğeniler, tarzlar, tercihler değişiyor, zorlaşıyor. Ancak bardağa bir de dolu tarafından bakarsak, Avrupa’da şu an 50 yaşın üzerinde, oldukça zenginleşmiş, şimdi ise farklı ihtiyaç ve zevkleri olan bir tüketici kitlesi olduğunu görebiliriz.Özellikle Hollanda ve Fransa’da entegrasyon danışmanı olarak uzun dönem çalışan ve 16 yıl sonra Türkiye’ye dönerek tecrübesini Türk iş dünyasına aktarmaya başlayan, Türk-Amerikan Işadamları Derneği (TABA) Koordinatörü Nilgün Güresin, Avrupa’daki tüketim alışkanlıkları ve değişim hakkında önemli bilgiler veriyor; “Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatta büyük bir potansiyeli var. Bu noktada başarılı olmak ve katma değer yaratmak isteyen KOBI’ler için pazar araştırması en önemli kriterlerinden biri olmalı. Ancak; tekstil, otomotiv, yedek parça gibi sektörlerde artık tükenme noktasına geldiğimizi düşünüyorum. Kaldı ki, Türkiye bu alanlarda konumunu oluşturdu. Gelir düzeyi yüksek olan insanların yaş düzeyi 50–55 üstü! Bu kişilerin ihtiyaçları ne olabilir? Örneğin sağlık… Çünkü bakıma ihtiyaçları var. Başka bir örnek: Hollandalılar herşeyin ‘doğalını’ severler. Hatta içinde kimyasal madde olmayan doğal ve tıbbi ürünler, bir tedavi türüdür. Üniversitelere ‘alternatif tıp’ girmiştir. Ben Hollanda’da yaşarken hep zeytinyağını düşünmüşümdür. Ya da Ayvalık zeytini… Bunlar çok rahat satılabilir.” Pazar Araştırması Yapmak GerekiyorGüresin, bu noktada pazar araştırmasının kritik önemine örnek üzerinden dikkat çekiyor; “Türk üreticisinin şunu unutmaması gerek: Orada zaman paradır. Bizde ne yazık ki hâlâ böyle bir kavram yok. Önceliklerimiz yok. Bu tıpkı, zemin araştırması yapmadan apartman dikmeye benziyor. Örneğin Hollanda’nın kuzeyi ve güneyi arasında bile demografik açıdan ciddi farklılıklar vardır. Bazı ürünleri belki de hiç satamayacaksınız, izin alamayacaksınız… Dolayısıyla sağlam verilerle ilerlemelisiniz.”Güresin’e göre Türk ihracatçıların, ihracatın süreçlerinde duygusal davranabilmesi de bir risk unsuru. Kısacası, biz ihracat yapacağımız ülkeye bazı beklentilerle gidiyor ve bunların karşılığını alamadığımızda önyargılı davranabiliyoruz. Diğer önemli nokta, sunduğumuz ürünün yalnızca kalitesine güvenerek, satılacağına “garanti” olarak bakmak. Avrupa’nın kaliteli ürünlerle dolmuş olduğuna dikkat çeken Güresin, yapılması gereken tek şeyin, hedef kitleyi ve ona yönelik ürünü çok iyi belirlemek olduğuna dikkat çekiyor. Bunu nasıl yapabiliriz? Örneğin, hedef bölgedeki ticaret odaları ile anlaşarak, araştırmalar hazırlatabilirsiniz. O bölgeye daha önce ihracat yapmış firmalarla bağlantı kurup bilgi alabilirsiniz. Internet de önemli kaynaklardan biri olabilir. Türkiye’nin ihracat şampiyonu Vestel’in de bu yöndeki stratejisi dikkat çekici…. “Farklılık” stratejisine göre hareket eden Vestel, tüketiciyi yakından izleyerek, değişen ihtiyaçları takip ederek, her türlü talebi karşılayacak sayıda model oluşturarak, geniş bir portföy üzerinden hizmet vererek ihracatta başarılı oluyor. Pazar avantajı bu şekilde yaratılmış. Oluşturulan veri ağ sayesinde, her tüketici profili çok iyi tanıyor ve beklentilerine göre tasarım yapılıyor. Müşterinin istediği zamanda, istediği şekilde üretim gerçekleştiriliyor, özel “ürün sepetleri” oluşturuluyor. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Üyesi Cengiz Ultav, yaptığı açıklamalarda Çin’in “farklılaşma stratejilerine” çok fazla önem vermediği için, özellikle Avrupa pazarında elektronik sektöründe geride kaldığına dikkat çekiyor. Çin için “büyük hacimli siparişler” ön planda. Onların 200–300 farklı modeline karşı Vestel yılda 3000 çeşit farklı televizyon üretebiliyor. Esnek üretim modeli sayesinde, bu modelleri dünyadaki tüm markalar için yapabiliyorlar.Her Tüketiciye Özel ÜrünUltav, üretim ve teslimatta her geçen gün karmaşık hale gelen bürokrasiyi, müşteri adına aşmak zorunda olduklarının da altını çiziyor. Farklılaşma stratejilerini ortaya koyduktan sonra, üretimde ve siparişlerin teslimatında esnek davranarak rakiplerinin önüne geçiyorlar. Vestel, alıcı küçük bir siparişle gelse dahi, bunu karşılayabilecek güce ve dağıtım sistemine sahip. Her türlü siparişe önem veriyor. Bunun yanında, üretim hizmetleri de kritik bir önem taşıyor. Fabrikadan çıkan ürün, doğrudan, müşterinin çıkış noktalarına teslim ediliyor. Müşterinin 200–300 dağıtım noktasının olması bile sorun yaratmıyor. Ultav, Çin’e karşı bu özellikleri ile de fark yarattıklarını söylüyor.
Peki, böyle bir noktada, özellikle KOBI’ler düşünüldüğünde, dağıtım maliyetleri nasıl aşılabilir? Ultav, Türkiye’deki lojistik şirketlerinin profesyonelliğine, maliyetlerin düşüklüğüne ve çoğunun “noktasal teslimat yapmasına” dikkat çekiyor. Bunun yanında Avrupa’da her ülkede bulunan distribütörleri ile bürokrasi riskini aştıklarını da söylüyor ve ekliyor; “Artık orada bizden büyük üretici yok!”. Vestel, bu güçle yarattığı katma değere bağlı olarak büyüyor. Ultav, bu noktada, KOBİ’lere ihracatta başarılı olmanın yollarını şöyle anlatıyor; “Ürün ya da hizmetinizi talep eden tüketici ya da müşteriler kimler? Onların gücü ne? Mal verenler ve rakipler kimler? Pazara yeni girenlerin fırsatları avantajları neler? Girmek istediğim endüstrinin alternatif ürünleri var mı? Yapmak istediğiniz işi doğru anladığınız zaman doğru segmentasyonu da oluşturabiliyor musunuz? Aslında bir KOBI’nin büyüme stratejileri içerisinde, kendi iç organizasyonunun modern bir yapıya kavuşmuş olması da önemlidir. Belirlediğiniz hedeflere ulaşmak için strateji ve taktik geliştirmelisiniz. Ardından kaynaklarınızın bunun için yeterli olup olmadığına bakmalısınız. Yeterli değilse yeni bir senaryo geliştirmelisiniz.” Çek Cumhuriyeti’nde FırsatlarÖte yandan, Avrupa’daki gelişmekte olan ülkelere bakıldığında, farklı stratejilerle hareket etmek gerekiyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti’nde, henüz doymamış bir pazar var. Çek Cumhuriyeti Ticari Konsolosu Otakar Kuçera, ülkenin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) deneyimi nedeniyle, ağırlıklı bir tüketici grubundan söz etmenin pek mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Bu nedenle, kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı olmaksızın, neredeyse her kesime hitap edecek ürün ihraç edilebilir. Ülke ile Türkiye arasında birçok alanda ticari iş birlikleri söz konusu. Türkiye’nin Çek Cumhuriyeti’ne en çok ihracat yaptığı sektörler ise, kadın, erkek ve çocuk tekstili. Özellikle Çek kadınları renkli bir giyim tarzına sahip. Çek Cumhuriyeti ile ticari ilişki içerisinde olan işadamlarının üzerinde durduğu nokta, özellikle kadın giyiminde moda ve tasarım açısından önemli bir “boşluk” olduğu. Tekstilin ardından otomobil, elektronik ürünleri, beyaz eşya, deri ve kuyum ürünleri geliyor. Kuçera, Çek Cumhuriyeti ile ticari ilişki içerisine girmeyi planlayan Türk KOBI’lerine öncelikle kalite unsuruna dikkat etmelerini öneriyor; “Ürünün kalitesi büyük önem taşıyor. Bunun yanında ürünleri kaliteli olduğu halde zamanlama konusunda gerektiği kadar hassas olmayan işadamlarının iş kaybettiklerine şahit olduk.” Arnavutluk pazarı da Çek Cumhuriyeti gibi doymamış bir pazara sahip. Ülkede ticaret yapmak için en iyi yol, yerel bir distribütör ya da yatırım ortağı bulmak. Özelleştirmeye açılan ilk sektör olan telekomünikasyon alanında, büyük mobil firmaları pazara girmiş olsa da yan sanayide ciddi bir boşluk var. Diğer yandan, inşaat malzemelerinde uzun yıllardır süren modernleşme ihtiyacı, siyasi birtakım olaylar nedeniyle bir türlü tamamlanabilmiş değil. Bu nedenle, sektördeki ihtiyaçlar artıyor. Arnavutluk’ta Türk girişimcilerin gerçekleştirdikleri yatırımlara ise ayakkabı fabrikası, salyangoz işleme tesisi, restoran gibi örnekler verilebilir. Ülkedeki yatırımcıların birçok alanda ortak arayışı içerisinde bulunduğunu belirten uzmanlar, bu yönde telekomünikasyon, gıda işleme, ambalaj ve çimento sanayiinde fırsatlar olduğuna dikkat çekiyorlar. Yeni AzerilerAvrupa’dan Asya’ya geçiyoruz. Azerbaycan tüketici profilinde sürekli olarak genişleyen ve büyüyen orta sınıfın yanı sıra gelir düzeyi yüksek ve lüks tüketim sahibi “yeni Azeriler” dikkat çekiyor. Orta sınıf tüketiciler ağırlıklı olarak semt pazarlarından alışveriş yaparken, yeni Azeriler alışveriş merkezlerini ve süpermarketleri tercih ediyor. Bu grup için fiyatın yanı sıra markanın da büyük önemi var. Azerbaycan’da gelecek vaat eden yatırım alanları arasında konut ve sanayiye yönelik cam üretimi ve hediyelik cam eşya gösterilebilir. Kişi başına ekmek tüketiminin oldukça yüksek olduğu Azerbaycan’da makarna tüketiminin de giderek arttığı görülüyor. Azerbaycan makarna pazarının büyüklüğü 30.000 ton iken, ülkedeki yıllık üretim yalnızca 1.000 ton. Ihtiyacın geri kalanı ithal ediliyor. Pazardaki en ucuz makarnalar ise Iran’dan geliyor, ancak kalite olarak sorunları olduğu biliniyor. Bütün Kafkas ülkelerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da yakın tarihe kadar şeker üretimi yapılmıyordu. Şu anda ise yalnızca 1 fabrika bulunuyor. Bu nedenle ülkedeki bütün şeker ve şekerli mamul ürünler ithal ediliyor. Ayrıca, ülkede ihtiyacı karşılayacak derecede tavuk ve yumurta üretimi de yapılmıyor. Buradaki ihtiyaç da yine ithal ürünlerle karşılanıyor.Suriye’nin dış ticaret yapısı, özellikle geçen 10 yıllık süreç içerisinde önemli değişimlere sahne oldu. Ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı Şam ve Halep şehirleri, yeni güçlenmeye başlayan imalat sanayiinin kalbi durumunda. Tekstil, gıda, deri, kâğıt ve kimyasal sanayi, genellikle özel sektörün elinde bulunan ülke ekonomisi, yüzde 3,3’lük büyüme hızıyla kat ettiği mesafeye rağmen hâlâ yoğun biçimde devletin kontrolü altında. Suriye’nin dış alımları katı bir devlet denetimi altında. Makine teçhizat ve yedek parça gibi yatırım araçları önceliğe sahip olduğu için ithalatına daha kolay izin verilen ürün grupları arasında yer alıyor. AB ile imzaladığı anlaşmalar sonucunda sanayisini modernleştirme hareketi içerisine giren Suriye, Türkiye’den de daha çok ara mal satın alıyor. Bütün bu zorluklar düşünüldüğünde, ülkeyle ticaretin geliştirilebilmesi ve özellikle kamunun açtığı ihalelere katılmak için bir acente ya da temsilcilik açmak ya da yerel aracılarla işbirliğine gitmek iyi bir yol. Coğrafi yakınlığı nedeniyle nakliye bedelinin düşük olması gibi Türkiye için önemli bir avantaja sahip olan ülke, uzun vadede cazip bir pazar.Mısır Dış Ticaret Açığı VeriyorMısır izlediği ekonomik politikalar nedeniyle sürekli dış ticaret açığı veriyor. Bu nedenle yoğun bir reform programı uygulamaya çabalıyor. Yatırımlara ağırlık veren ülke, ithalatının büyük kısmını yatırım mallarına ayırıyor. Ithalat kalemlerinin başında ise makineler ve mekanik cihazlar yeralıyor. Türkiye’nin Mısır’a yönelik ihracatında en önemli mal grubunu ise gıda ürün ve makineleri, klima, tekstil ürün ve makineleri gibi kalemler oluşturuyor. Mısır’ın Türkiye açısından belki de en büyük gücü, sahip olduğu bölgesel nüfuz nedeniyle Afrika gibi diğer pazarlara açılmak için bir kapı olma özelliği. Uzmanlar, Afrika’ya giden yolun Mısır’ın kalbinden geçtiğini söylüyor. Madagaskar, Cibuti, Kenya, Sudan, Malavi, Mauritius, Zambiya, Zimbabwe ile serbest ticaret anlaşmaları bulunan ülke, 19 Afrika ülkesine gümrüksüz ihracat yapıyor. Son olarak, Afrika’ya geçiyoruz. Cezayir, bir petrol ve doğalgaz ülkesi olmasına rağmen, son yıllarda, serbest piyasa düzenine geçmenin sıkıntılarını yaşıyor. Uzun yıllardır ihmal ettiği madencilik sektörünü canlandırmaya çalışan Cezayir, imalat sanayiini de geliştirerek endüstriyel üretimini artırmaya çabalıyor. Hemen tüm ihtiyaçlarını dışardan karşılayan Cezayir’in ithalatında makine ve aksam, en önemli kalemler arasında. Cezayir’in Türkiye ile ticareti de istikrarlı biçimde artıyor; ithalatın yüzde 25’ini makine alımı oluşturuyor. Gıda işleme makineleri de pazarda etkin olduğumuz 2. ürün grubu olarak değerlendirilebilir. Ispanya, Fransa, Italya ve diğer Mağrip ülkeleri üzerinden 300–350 milyon dolar civarında ihracat yapan Türk üreticiler için önemli bir pazar oluşturan Cezayir’le ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor.Değerlendirilmemiş Bir Pazar: FasYürüttüğü sınaî modernizasyon programı çerçevesinde yerli firmaların üretimlerini artırmayı amaçlayan Fas, yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesi için de bir program oluşturdu. Modernizasyon projesi çerçevesinde firmaların yeniden yapılanma planını onaylayan Fas, makine ve teçhizat yenilenmesine de önem vermeye başladı. Bütün bunların sonucunda da Fas’ın ithalatında ilk sırayı tarım ve sanayiye yönelik yatırım malları aldı. Makine sektörünün pek çok kaleminde ithalatını önemli ölçüde artıran Fas, Türkiye’nin henüz hiç değerlendirmediği bir pazar durumunda. Türkiye’nin Fas’a ihracatı içinde, bütün bu pazar ihtiyacına rağmen, sanayi makinelerinin payı yalnızca yüzde 3,7. Ülkeye yönelik ihracatımızda rekabet gücümüzün yüksek olduğu ürün grupları sırasıyla inşaat ve madencilik makineleri, ev tipi ve endüstriyel tip klimalar ile takım tezgâhları. Azami gümrük oranı yüzde 35 olan Fas’la ticaret yapmaksa, pek çok ülkeye göre çok daha kolay. Türk firmaları, sınaî işbirliğinin uzun vadede çok yararlı olacağı Fas’ta yerel firmalarla kuracakları ortaklıklar sayesinde hem ülke içinde hem de bölgede pek çok imkândan yararlanabilir.Ortadoğu, Uzakdoğu ve BDT (Azerbaycan, Gürcistan, Moldova, Özbekistan ve Rusya Federasyonu gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu Bağımsız Devletler Topluluğu) ülkeleri ise, özellikle coğrafi konum nedeniyle tercihini Türkiye’den yana kullanıyor. Bölgeye önemli bir ihracat yapan Goldaş Kuyumculuk’un Yönetim Kurulu Üyesi Çetin Binatlı, bu ülkelerin coğrafi yakınlığın yanı sıra hizmet ve gümrük kolaylığı nedeniyle Türkiye’yi tercih ettiklerini belirtiyor. Ülke ayrımı olmaksızın, ürün kalitesine, model güncelliğine, hafifliğine ve servis kalitesine önem verildiğini belirten Binatlı, Türkiye’nin bu özelliklere sahip olan ürünlerle bölgede önemli bir güç haline geleceğine dikkat çekiyor.Avustralya ise Türkiye ile ticaretinde “dalgalanma” özelliği ile dikkat çekiyor. Bu noktada, ülkede yaşayan ve ticaretle ilgisi azımsanmayacak olan Türk nüfusu önemli bir avantaj olarak görülebilir. Uzmanlar, Avustralya pazarına ihraç edilebilecek ürünler arasında kültürel ve hediyelik eşyalar, cam ürünleri, mobilya, başta ev tekstili olmak üzere her çeşit tekstil ve özellikle organik gıda ürünlerini işaret ediyor. Ayrıca, Avustralya’da devletin KOBI’lere önemli bir destek verdiği düşünülürse, Türk KOBİ’leriyle olumlu ve verimli çalışmalar yapılacağı düşünülebilir. ABD’ye ihraç edilen ürünlerde muhafaza poşetinde mutlaka delik olması gerekiyor. Bunun nedeni, küçük bir çocuğun, poşeti kafasına geçirip boğulma riski.Avrupa, önümüzdeki 50 yılda yaşlanacak. Yaşlanan nüfus, tüketim ihtiyaçlarının da değişmesi anlamına geliyor. Çek kadınları renkli bir giyim tarzına sahip. Özellikle kadın giyiminde moda ve tasarım açısından önemli bir “boşluk” var. Azerbaycan’da makarna tüketiminin giderek arttığı görülüyor. Azerbaycan makarna pazarının büyüklüğü 30.000 ton iken, yıllık üretim yalnızca 1.000 ton. Makine sektörünün pek çok kaleminde ithalatını önemli ölçüde artıran Fas, Türkiye’nin henüz hiç değerlendirmediği bir pazar durumunda.

Kaynak: KobiFinans Dergisi 14. Sayı

0 yorum: